Bugün, 8 Mayıs 2024 Çarşamba

Ahmet SEZGİN


BİR GÜZEL ADAM: YÜCEL ÇALIŞKAN (2)

BİR GÜZEL ADAM: YÜCEL ÇALIŞKAN (2)



           Yücel Çalışkan dostum; ağır hastalığına, onca derdine rağmen kitap ve gazete alıp okumaya devam ediyordu. Görüşmeyeli kaç yıl geçtiği halde Handan, Berrin ve Zerrin Turan isimli çok sevdiği yetim öğrencilerinin durumlarını, eski arkadaşlarını sormayı ihmal etmiyordu. 
           Bir gün Terme'ye ziyaretime gelmişti Sinan dostumuzla birlikte. Çocukluğumun geçtiği Bağsaray/ Arımdere'ye gezmeye gittik, o gece bizim evde sohbet edip dertleştik. İnançlı, edepli, merhametli, vefalı, vatansever, gayretli, idealist bir insan ve öğretmendi o. 
Evinde dost olup dertleştiği, onlarca kelime öğrettiği muhabbet kuşu, kafasını çelik tencereye çarpıp vefat ettiğinde gözyaşı döken bir gül yüreğe sahipti Yücel dostum. Onu teselli için hususi olarak eşimle Samsun'daki evlerine taziyeye gittiğimizde hem sevinmiş hem de duygulanmıştı. İlyas Ertemur'a ait “Yaban Gülü” isimli şiiri dinleyip çok hüzünleniyordu.
 Sevgili Yücel kardeşimin akciğer enfeksiyonu nedeniyle ağır hasta olduğunu öğrenince Samsun Tıp Fakültesinde kendisini ziyaret ettim. Biraz moral olsun diye “Muhalif Tebessüm” isimli bir mizahi kitabı ona hediye ettim. Fırsat buldukça okurum, iyi etmişsin gardaş, dedi. Güzel dostum, zor nefes alıyor ve güçlükle konuşuyordu. Onu teselli etmeye çalıştım. “Benden bir şey istiyor musun gardaşım?” dedim ayrılırken. Bana baktı, “Sizin Terme'nin meşhur kömüş yoğurdundan bulabilirsen azıcık yerdim Ahmet gardaşım!” dedi. Annesi “Tâ Terme'den yoğurt gelir mi oğlum?” diye sitem etti. Ben de “Seve seve mutlaka kömüş yoğurdunu bulup getireceğim sana gardaşım.” dedim. Okul sebebiyle gidemedim yanına. Ama eşime söyledim bu isteğini. Eşim, ben hallederim, dedi ve 2 gün sonra kömüş yoğurdunu Terme pazarında bulup götürdü hastaneye. Yoğurttan biraz yemiş güzel dostum. Yanan içi biraz soğumuş o kömüş yoğurduyla. Teşekkür edip selam söylemiş.
 İyi ki son isteğini yerine getirirmişiz. Çünkü 2 gün sonra -21 Kasım 2003 gecesi- vefat haberini büyük bir üzüntüyle haber verdi Sinan Keskin dostum. “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi raciûn.” dedim ama çok sarsıldım. 3 beş ay daha yaşar mı acaba diye düşünmüştüm. Meğerki son görüşmemizmiş bu. Yoğun bakımda son nefesini verdiğinde Şafak eniştesiyle Sinan kardeşim varmış. Mübarek Kadir gecesinde vefat edişi ise en büyük tesellim olmuştu. Güzel adam; mübarek bir ayda ve “bin aydan daha hayırlı gece”de çok sevdiği Rabbine kavuşmuştu. Hemen Samsun'a gittik evine. Memleketi Ordu-Perşembe'ye, çocukluğunun geçtiği köyüne defnettik onu Kur'an ve dualarla. Çok üzüldüm, çok gözyaşı döktüm 36 yaşında bu dünyaya, sevdiklerine veda eden sevgili dostumun ardından.
Vefat etmeden önce annesine vasiyet etmiş Yücel kardeşim: “Ben ölürsem annem, son maaşıma dokunmayın sakın. Tamamını fakir öğrencilere verin.” Nasıl duygulandım, ne kadar mutlu oldum, şükrettim bunu öğrendiğimde. 
Annesi Şükriye teyzemin yanına gittiğimizde çok duygulanırdık. Beni ve Sinan kardeşimi oğlunun dostuyuz diye çok sever, oğluna sarılır gibi kucaklardı bizi. Allah annesine, Meral kardeşine ve sevenlerine sabırlar versin.
Yunus Emre dedemizin dediği gibi: “Ölen hayvan imiş âşıklar ölmez./ Ölürse ten ölür canlar ölesi değil.” Onu her zaman rahmet, dua, hüzün ve özlemle yâd ediyorum. 
Güzel bir adam, gül yürekli eğitimci ve şuurlu bir mümin olan Yücel Çalışkan dostuma Rabbim rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Ruhuna Fatiha…