Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Mehmet TÜRKAN


BİR NEFESLİK DÜNYA

BİR NEFESLİK DÜNYA


“Âdemoğlu âleme üryân gelir üryân gider
Nâle vü efgânile giryân gelir giryân gider”
                   Taşlıcalı Yahya

    “İnsanoğlu dünyaya çıplak gelir, çıplak gider; feryat ve inlemelerle ağlayarak gelir, ağlayarak gider.”
    Şair diyor ki; insanoğlu annesinden doğduğu zaman nasıl hiçbir şeysiz olarak doğarsa öldüğü zaman da aynı halde birkaç metre bez ile bu dünyadan göçer gider. Dünya hayatı dediğin baştanbaşa tasa, gam, keder ve hüzündür. Bu yüzden de bu dünyada huzur ve mutluluk arama. Rahat içinde yaşıyor olsan bile, her an bir üzüntünün gelip seni bulmasına hazır ol. Hatta sıkıntı belki de senin için, belki de hakkında hayırlı olandır. Çünkü dert ve üzüntü senin kendine gelmene ve bu dünyaya ebediymiş bağlanmana engel olur, bu dünyanın geçici olduğunu hatırlatır. 
    Yunus Emre ile Mevlana ile görüştüğünde (görüşmesi zor gibi görünse de menkıbelerde görüştüklerinden bahsedilir) uzun gönül sohbetlerinden sonra Yunus'a Mesnevi adlı eserini verir ve okumasını görüşlerini ifade etmesini söyler. Yunus, okumalarından sonra der ki. “Üstad, dünyanın faniliğini anlatmak için sözü çok uzatmışsın ben olsaydım. 
    Ete kemiğe büründüm.
    Yunus diye göründüm.” derdim. 
    Diye ifade etmiş. Bu kadar kısa bir dünya, yani dünya fani dünya. Yunus bir başka şiirinde de dünyanın faniliğini şöyle ifade eder:
    “Ana rahminden geldik pazara
    Bir kefen aldık döndük mezara”
    Bunları niye anlatıyorum. Bu hafta iki güzel insanı kaybettik. Bunlardan birincisi binlerce hafız yetiştiren Karadeniz bölgesinin belki de Türkiye'nin sayılı hafız-ı ulemalarından Mehmet Niyazi Kasapoğlu, bir diğeri Yavuz Bahadıroğlu (Niyazi Birinci). Kasapoğlu Hoca'nın ardından binlerce talebesinin duası, hayırla yâd etmesi. Diyanet İşleri Reisi'nden Spor bakanına, belediye başkanlarından, onlarca öğretmenine kadar ta'ziyede bulunmaları hayırla hatırlamaları. Belki bu ömrü hayat için en güzel olanıdır. Ne güzel bir son!
    Yine Yavuz Bahadıroğlu için de benzeri şeyleri söylemek gerekir. İlk defa ortaokul yıllarında okumaya başladığım zamanlarda “Sunguroğlu serisi, Turgut Alp, Sahipsiz Saltanat, Çakabey...” gibi romanlarını okumuştum. Hele “Buhara Yanıyor” romanını okurken gözyaşlarımı tutamadığımı hatırlıyorum. Vatan sevgimizin, tarih bilincimizin gelişmesine vesile olan, gençlerimizin milli kültür ve düşünce yetişmesi için mücadele veren  bu insanı da hayırla yad eden binlerce talebesi mevcut. 
    Bu hafta vefat eden bu iki gönül insanını da hayırla yâd ediyorum. Arkada bıraktığı sadaka-i cariye denilen eserleriyle yaşamaya devam edeceklerdir. Mekânları cennet olsun.