Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Mehmet TÜRKAN


BİR PİNPON OYUNU BİR HAYAT

BİR PİNPON OYUNU BİR HAYAT


    Geçenlerde Selim Eroğlu Hoca'nın bir spor müsabakasında yarışan öğrencisinin başarısına nasıl dokunduğunu okumuştum.  Onun bu hatırası üzerine benim de hayatına dokunduğumu düşündüğüm bir hikâyeyi anlatmak istedim.
    Taşköprü Lisesi'nde Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeniyim. Haftada 34 saat derse giriyorum. Boş zamanım pek yok ama arada bulduğum boşluklarda arkadaşlarla veya müsait olan öğrencilerle okulun bir köşesindeki küçük boşlukta pinpon oynuyorum. Bu kısa süreli maçlar keyifli ve muhabbeti bol şekilde geçiyor. 
    Özellikle öğle aralarında genellikle öğrencilerle maç yapıyorum. İçine kapanık, pek aralara girmeyen, uzak duran öğrencilerle özel olarak ilgileniyorum. Hadi aslanım, yiğidim, sen yaparsın...vs moral motivasyon vermeye çalışıyorum. Bu maçların birinde bir öğrencimin kalbine dokunmuş gönlüne girmişim ama ben farkında değildim. Yıllar sonra öğrendim.
    Terme Anadolu İmam Hatip Lisesinde görevli iken öğrencilerimizi Çorum'a bir bölge yarışmasına götürmüştüm. Yarışma bittikten sonra Liseyi Çorum'da okuyan Davut Batuk hoca “sizi gezdireyim:” dedi. Çorum sokaklarında serseri mayın gibi gezmeye başladık. 
    Bu arada karşıdan gülümseyerek bize doğru gelen 26-27 yaşlarında, güzel giyimli, eli ayağı düzgün bir delikanlıyı gördüm. Geldi, selam verdi. Hocam beni tandın mı? Dedi. Biraz dikkatlice bu delikanlıyı süzdükten sonra onun Taşköprü Lisesi'nde dersine girdiğim. Umut D... olduğunu gördüm. Sarıldık, hoş beşten sonra bir yere oturup sohbet etmeye başladık. 
    Umut, içe kapanık, arkalarda oturan, pek derse katılmayan, silik bir öğrenciydi. Sesini duyduğum üçü beşi geçmemiştir. Bir öğretmenin çocuğuydu ama pek sessiz, kendi halinde, ince uzun, zayıf yapılı bir öğrenciydi. Ablasını da okutmuştum ama o tam tersiydi.
    Hoş beşten sonra neden orada olduğunu sorduğumda: “Hocam Allah sizden razı olsun benim bu günlere gelmemizde sizin büyük emeğiniz var.” dedi. Bir gün pinpon oynuyordunuz. Ben kenarda ürkek ürkek sizi izliyordum. Maçınız bitince beni gördünüz. “Hadi Umut bir maçta seninle yapalım.” Dediniz. “Hocam ben pek bilmiyorum desem de beraber maç yaptık. O maç benim hayata dönüşüm oldu. Bana kıymet verdiniz, beni adam yerine koydunuz ve benimle maç yaptınız. Bu maç benim hayata dönüşüm oldu. O günden sora daha bir gayretle çalıştım. Öğretmenim bile bana kıymet veriyor, adam yerine koyuyor. Ben başarırım dedim.”
    O yıl ben Taşköprü Lisesi'nden ayrılıp Taşköprü Anadolu Lisesi'ne müdür olmuştum. Umut ile de daha sonra süreçte hiç karşılaşmadık. Sekiz yıl Anadolu Lisesinde görev yaptıktan sonra Terme'ye geldim. Yukarıda bahsettiğim gibi bir yarışma esnasında tekrar karşılaştık. Umut, o olaydan sonra gayret etmiş çalışmış, Fen Bilgisi Öğretmenliğini kazanmış, okulu bitirmiş ve atanmış. Evlenmiş çoluk çocuk sahibi olmuş. Şimdi Çorum'da öğretmen.
    Ben Umut'un anlattığı olayı hatırlamadım bile ama bu sıcak ifade ab-ı hayat olmuş, ona istikamet vermiş, kendine güvenini getirmiş ve başarmış. Elhamdüllilah dedim. Anladım ki yapılan hiç bir emek, söylenen hiçbir söz boşa gitmiyor. Bizim için anlamsız gibi görünen bazı şeyler başkaları için hayat kaynağı, unutulmaz bir eylem olabiliyor. Daha nice gönüllere dokunmak dileği ile...     “İyilik yap denize at balık bilmez ise Halik bilir”
    Selam ve dua ile...