Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Zeki ORDU


BİR PUANIN DÖRTTE BİRİ

BİR PUANIN DÖRTTE BİRİ


    Yeni mezun olmuştum. Tayin bekliyordum.  Askeri hükumetin “Güvenlik soruşturmasından” geçemeyen tayin olamıyordu.  Akıbetimizi bekliyorduk.
    Günle günleri kovalarken,  Fen Bilgisi dersi öğretmeni olmayan bir okuldan geçici bir süre derse girmem istendi.  Ben de en azından okul ve sınıf ortamına alışır, boş boş beklemektense, senelerce yapmayı tasarladığım işi yaparak beklemek istedim.
    Görevli olduğum okula ikinci dönem başladım.     Öğrenciler hakkında kısa bir bilgi edinmek için birinci dönem yazılılarını inceledim. O gün onluk sistem üzerinden değerlendirme yapılıyordu.
    Ortaokul üç şube idi. Bugünkü söyleyişe 6,7 ve 8'inci sınıflardan birer şube vardı. On üzerinden 7 ve üzeri notu olan çok az öğrenci vardı. 6'ıncı sınıflarda en yüksek karne ortalaması en fazla 6 idi.
    O günün şartlarında her dönem için üç yazılı olunması gerekiyordu. Yani o dönem için her şubeye üçerden dokuz yazılı yapacaktım. Bu benim resmi kayıtlara geçen ilk yazılı notlarım olacaktı.
    Birinci yazılıları yapınca ilk önce altıncı sınıfları değerlendirdim. Sıra sonuçları açıklamaya geldi. Her öğrencinin notunu okumadan önce kaç beklediğini soruyordum. Ne de olsa benim ilk denememdi. Aşağı yukarı herkes tahmin ettiği notu alıyordu. 
    Ve sıra geldi sarışın küçük kıza…
Adını okuduğumda ayağa kalktı. Benim herkese sorduğum sormamı bekledi. Ben “Kaç bekliyorsun” dedim. Bana “Öğretmenin üçüncü sorunun B şıkkı kaç puan” dedi. Ben de (0,75) dedim. Gözlerini bana dikerek “Öğretmenim 9,25 den 9 alıyorum” dedi.
    O zamanlar “buçuklu” puanlar bir üste tamamlandığından “Çeyrek” puanın yani başka bir ifadeyle bir puanın dörtte biri olan puanlar işe yaramıyordu. 
    Öğrenci doğru söylüyordu. 9,25 den dokuz almıştı. Yani ben o soruyu eşit bölmüş olsam o öğrencim 9,5 dan 10 tam not alacaktı. 
    Kendi kendime düşündüm. Öğrenci neyi yapıp neyi yapmadığını iyi biliyor. İşin tuhaf yanı karne notu da 6. Bu kadar dikkatli bir öğrencinin kırık olmasa da böyle düşük not alması ayrı bir konu.
    Ben iki şıklı olan soruyu adil puanlamadığıma karar verdim.  Ne yani bir şıkkı 0,25 diğer şıkkı 0,75. Olacak iş değil. En iyisi iki şıkkı da 0,5 yaparsam bu öğrenci 10 alma hakkına sahip olur.
    Bütün bunları sessizce muhakeme ettikten sonra sarı saçlı ışıl ışıl bakan 6'ıncı sınıf öğrencisine dönerek “Evet 9,25 almışsın ama ben her iki şıkkı da 0,5 yaptım. Sen de 10 aldın” dedim. Çok sakin bir şekilde oturdu. Bu sefer sınıfa “O soruya doğru cevap verene 0,25 yerine 0,50 veriyorum. Ayrıca diğer 0,75'lik şıkkı da indirmiyorum. Böylece herkese aynı oranda katkı vermiş oluyorum dedim.
Bütün bunları yaparken yeni öğretmen olmamı geçerli mazeret olarak görüyordum. 
    O öğrenci ondan sonraki bütün yazılılardan 10 tam puan aldı. Hatta her ders her soruya doğru cevap veriyordu. Karnesinde 6 olan bir öğrencinin bu oranda artış sağlaması pek inanılır gibi değildi.
    Sene sonunda kendisine “  Hep tam puan alıyorsun, neden ilk dönem biraz düşüktü” diye sorduğumda bana “Öğretmenim siz il yazılıda bana 0,25 puan fazla vererek tam 10 almamı sağladınız.     Sizi mahcup etmemek için dersinize daha çok çalıştım” dedi.
    Bir puanın dörtte biriyle belki bir not fazla kazandırdım ama hiçbir notun ölçemediği bir gönül kazandım. Ayrıca öğrenciye çalışma şevki verdi bu acemice davranışım.
    Yıllar sonra onun bir hastanede hemşire olarak çalıştığını duydum. Mutlaka işinde çok başarılıdır.