Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Seyfi GÜNAÇTI


BİR SONBAHAR GEZİSİ

BİR SONBAHAR GEZİSİ


Üç yıl aradan sonra tekrar Batı Karadeniz`i gezmek nasip oldu. 2010 yılında yaptığımız ilk geziye 28 Ekim`de çıkmıştık. Bu defa 25 Ekim Cuma akşamı saat 24.00`te hareket ettik. Bir farkla ki, o gün akşama kadar sürekli yağmur yağmış, hatta şiddetli yağmur altında yolculuğa başlamıştık. Bu sefer ise, her taraf günlük güneşlikti.

Çankırı`ya gün ışıdıktan sonra varmak istiyorsanız gece 01.30`dan önce yola çıkmamalısınız. Yoksa bizim gibi yolda bir buçuk saat mola vermek zorunda kalırsınız. Biz de geçen seferden esinlenerek Ilgaz Sapağı`ndan önceki bir istasyonda bir saatten fazla eğlendik. Bu sırada bir gurup aracın içinde uyurken, diğerleri çay salonunda sohbet ettiler. Bir süre sonra göz kapakları ağırlaşınca da başlarını masaya koymak zorunda kaldılar.

Bu bile yeterli olmadı. Çünkü bu sefer kafilede 10 dakikada bir ihtiyaç molası talebinde bulunan Olgun Can yoktu. Hâlâ gün ışımayınca Çankırı`ya 8 km kala bir caminin yanında yarım saat daha kestirdik. Çankırı tarihi bir şehir. Hiç gitmemiş olanların tahmin edemeyeceği kadar tarihi eser var. Bunlardan biri de çamaşırhane. Önceden belediye ile bağlantı kurduğumuz için çamaşırhane bu sefer açık. İçeride geniş bir avlunun üç kenarı boyunca yapılmış 6 tane kazan kaynatma yerleri yani ocaklar bulunuyor. Ayrıca o günkü kıyafetleri içinde çamaşır yıkayan, çamaşıra tokaç sallayan ve çocuklarını yıkayan manken kadınlar yerleştirilmiş.

Tuz Mağarası da ilk defa gezdiğimiz yerlerden biri. Şehir merkezinden 21 km. Bunun 15.5 kilometresi asfalt, 5.5 km.si stabilize yol. Bu yoldan köylere gidiliyor. Devlet köyünün yolunu yapmış. Mağaraya giden yolu yapmak da Çankaya Tuz İşletmesinin görevi. Lakin işletme, yolu asfalt yapmak için paraya kıyamamış! Sürekli olarak ocaktan kayatuzu taşıyan kamyonlar gelip geçiyor ve siz stabilize yolda toz içinde kalıyorsunuz.

Bir süre sırtta ilerledikten sonra döne döne aşağıdaki vadiye iniyoruz. Ve 16 kişilik Ford Crafter minibüsümüzle mağaraya giriyoruz. Şaşırmayın, dahası var. Bizim önümüzden giden ve kantardan itibaren bize rehberlik yapan bir TIR da mağaraya girdi.
İçeride çeşitli yönlere doğru giden yüksek dehlizler var. Dehlizler öyle yüksek ki, az önce söz ettiğimiz gibi içeride TIR`lar rahatça dolaşabiliyor. Sadece ofis olarak kullanılan kulübelerin olduğu yerler ve belli bölgeler aydınlatılmış. Bunlardan birine girseniz ve 100 metre ilerleseniz, bir rehber olmadan çıkış yolunu zor bulursunuz. Mağarayı gezerken, görevlilerden birisi bize rehberlik yaptı. Yoksa o karanlıkta biz de yolumuzu kaybederdik. Bu dehlizlerin 8 kilometreye ulaştığı ve mağaranın kapladığı alanın 800 dönüm olduğu söyleniyor. Bu ölçüler, “Bir mağarada bir TIR nasıl dolaşabilir?” sorunuza da bir cevap olmuştur sanırım.

Mağara, özellikle astım hastaları için çok sağlıklı deniliyor. Vaktiyle motorlu araçlar yokken çıkarılan tuzları eşeklerle taşırlarmış. Eşeklerden birinin ayağı kaymış ve su kuyusuna düşmüş. Kuyu derin olduğu için çalışanlar eşeği çıkaramamışlar ve orada bırakmışlar. Ne zamanki kuyunun açılması gerekmiş, eşeğin cesedini çıkarmışlar. Fakat ceset bozulmadan mumyalanmış gibi duruyormuş. Yakın zamanda cesedi mağaradan alıp Ankara`da bir müzeye yerleştirmişler. Fakat orada ceset bozulmaya başlayınca tekrar mağaraya getirmişler. O eşek cesedini biz de gördük.

Bir ayrıntıyı daha paylaşmadan geçemeyeceğim. Mağaradan şehre dönüyorduk. Girişte ihtiyaç molası talebi geldi. Bir caminin yanında durduk. Bir gumarketten alış veriş yapıldı. İhtiyaçlar giderildi. Bundan sonra Taşmescit`e gitmek istiyorduk. Ama merkezin hayli dışındaydık. Çok dolaşmadan ve de zaman kaybetmeden menzile ulaşmak için karşıdan gelen ilk adama yönü sordum. 40-45 yaşlarındaki adam kısa bir tariften sonra, “Ama önce misafirim olun” dedi. Ne demek istediğini tam olarak anlayamamıştım. Ben ona yol soruyordum, o beni misafir etmek istiyordu. Sonra sözüne açıklık getirdi: “Evime buyurun. Birlikte yemek yiyelim” dedi. Ne iyi olurdu! Ama biz adamın sandığı kimselerden değildik ve 16 kişiydik. Adam bizi 2-3 kişilik bir aile sanmıştı galiba. Ama önemli olan niyetti. Bir insanın kendisine yol soran hiç tanımadığı bir adamı, hem de yanındakilerle birlikte evine yemeğe davet etmesi, yüz yılda kaç kere tekrarlanmış olaylardandır? Durumumuzu anlattım ve çok teşekkür ettiğimi bildirdim. Bu insancıl davranış beni etkiledi.

Bundan sonra doğruca Taşmescit`e gittik.
“Taşmescit nedir?” Onu da gelecek hafta anlatacağım. İyi haftalar.