Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


BİZE YAKIŞAN…

BİZE YAKIŞAN…


    Mübarek Ramazan ayındayız.
    Bu ay, şeytanların bağlandığı müstesna bir ay.
    Ramazana kavuşmak ve onun hakkını vermek önemli olsa gerek.
    Peygamberimiz ,  üç aylara girdiğinde hep : '' Ey Allahım, Recep ve Şaban'ı hakkımızda hayırlı eyle, bizi Ramazan'a kavuştur''  diye dua edermiş. Buradan anlıyoruz ki,  Recep ve Şaban'ı görüp Ramazan'a kavuşamamak da var. Arifeyi görüp bayramı görememek gibi bir şey. Onun için diyorum ki, Ramazan'a kavuştuğumuz için ne kadar şükretsek azdır.
    Peki, sadece Ramazan'a ulaşmak yeterli mi?
    Onu biz bilemeyiz. Belki de yeterlidir.
    En iyisi Ramazan'a ulaşmışken onun hakkıyla hakkını vermek/ verebilmek.
    Ramazan iyilik ayı.  Daha doğrusu iyiliklerin zirve yapması gerektiği zaman dilimi.
    ''İyiliğe karşı iyilik her kişinin işi.  Kötülüğe karşı iyilik ise er kişinin işi''
    Bu cümle, ders kitabında, bir konunun hazırlık soruları kısmında sorulmuş. Belli ki, dikkatler iyiliğin çok ötesinde İYİLİĞİN MAHİYETİNE, FELSEFESİNE ÇEKİLMEK İSTENMİŞ.
    Bu, ne ulvi bir iyilik anlayışıdır. Soru, tam da iyilik ayı Ramazan'a denk gelmiş.
    Anlıyoruz ki sadece iyilik yapmak yetmez; iyiliğin hangi anlayışla kime ve nasıl yapıldığı daha önemli.
    Otuz beş kişilik sınıfta soruyu derinlemesine incelemek istedim. Sınıfın yarısı bu zamana kadar kendisine yapılan bir iyiliğe karşı iyilik yaptığını söyledi. Sadece üç öğrenci kötülüğe karşı iyilik yaptığını dile getirdi. Sınıfın neredeyse tamamı ''kötülüğe karşı iyilik olmaz'' kanaatindeydi. Buna, sokak lisanıyla  ''enayilik'' diyenler bile oldu.
    Günümüz neslini bu olgunluğa ulaştırmak neredeyse imkansız gibi bir şey. Zor ama imkansız değil. Eğitim de bunun için var.
    İyiliğin dereceleri vardır.
    İyiliğe karşı iyiliği herkes yapar. Aslında buna iyilik de denmez. Buna, dense dense ticaret denir. Ticarette almak ve vermek esastır. Onun içindir ki, ticaretin Türkçesi alış-veriştir. İyilik almışsın, iyilik vermişsin. Bu, insanı olgunlaştırmaz.
    Cenap Şahabettin : '' Seni seveni sevmek aşk değil, ticarettir; asıl aşk, seni sevmeyeni sevmektir'' diyor. Sevmeyeni sevmek çok zor.  Aslında biz, seviyorum demekle ticaret yapıyormuşuz  da farkında değiliz.
     Kimse bana '' seviyorum işte, var mı diyeceğin'' demesin. Var diyorum
    Seveni mi seviyorsun; sevmeyeni mi seviyorsun?
    Seveni sevmek borcumuz, sevmeyeni sevmek insanlığımız. Borç ödemek sevmek değildir, sorumluluktan kurtulmaktır.
    Asıl iyilik, kötülüğe karşı yapılan iyiliktir.
    Nasıl olacak bu?
    Olacak işte, bir şekilde olacak.
    Taş atana gül atacağız. Kuyumuzu kazanın yollarına gül dökeceğiz. Küfredene, ''Allah selamet versin '' diyeceğiz. Yunus Emre'nin ifadesiyle '' sövene dilsiz, dövene elsiz'' olacağız.
    Kamil insan olmak kolay değil. 
    Kem alat  ile  kemalat olmaz.
    İşte Ramazan bunun için var. Ramazan, kötülükleri azaltmak, iyilikleri çoğaltmak için var.
    Ne mutlu  hem her kişi hem de er kişi olanlara/ olabilenlere.
    Zor diye düşünmemek lazım.
    Tohum saç, bitmezse toprak utansın./ Hedefe varmayan mızrak utansın.
    Bayrama kadar her kişilikten er kişiliğe terfi etmeye niyet ettim.
    Ya siz?