Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


BU BİR FUTBOL YAZISI DEĞİLDİR…

BU BİR FUTBOL YAZISI DEĞİLDİR…


 Katar'da düzenlenen 2022 FİFA Dünya Kupası'nda Fas Milli Takımı tarih yazmaya devam ediyor. Grup maçlarına Hırvatistan beraberliğiyle başlayan, Belçika ve Kanada'yı yenerek son 16 turuna kalan, Afrika'nın Aslanları kupanın favorilerinden İspanya'yı penaltılarda  yenerek tarihinde ilk defa çeyrek finale kalırken, son olarak çeyrek finalde Portekiz'i 1-0 mağlup etti. Dolayısıyla tarihinde ilk kez yarı finale yükseldi. Fas Milli Takımı aynı zamanda Dünya Kupası tarihinde yarı finale çıkan ilk Afrika takımı olmayı başardı.
Fas'tan kimse bu başarıyı beklemiyordu. Otoriteler, Fas'ın başarılı olacağına dair en ufak bir tahminde dahi bulunmuyorlardı. Müstemleke tavrı ve kibri tavan yapmıştı.
Fas, gösterdiği başarıyla Emperyalist güçlerin kibrini yüzlerine vurdu, hepsinin foyasını meydana çıkardı.
Sırada kendilerini ve bütün Afrika'yı asırlarca sömüren Fransa var. İnşaallah 14 Aralıkta Fransa'yı da yenme başarısını gösterecekler. 18 Aralık'taki finalde, Arjantin veya Hırvatistan fark etmez,  rakip kim olursa olsun zafer ve kupa Fas'ın olacaktır.
Fas'ın başarısı asla tesadüf olamaz. Fas'ın bütün maçlarını seyrettim. Bir defa takım her şeyiyle kazanacağına inanmış. Rakip kim olursa olsun fark etmiyor. Her ne kadar masa başı, perde gerisi oyunları olursa olsun maç nihayetinde sahada kazanılıyor. Çıkacaksın, kora kor mücadele edeceksin, o zaman zafer kaçınılmaz olur. Büyük diye lanse edilen takımların isimlerinden korkmadılar. Futbol cesaret işidir. Cesurlar bir gün, korkaklar her gün ölür.
Dünya medyası şaşkın. Fas'ın bu tarihi başarısına bir anlam veremiyorlar. Bakış açısında, temeli asırlara dayanan üsten bakma, küçümseme,  hor görme anlayışı var. Öyle ya, düne kadar adam yerine koymadıkları üçüncü dünya ülkelerinin çocukları  nasıl olur da kendilerine kafa tutar hale gelir? Anlam veremedikleri gibi kabullenemiyorlar da…
 Faslı futbolcularda milli ruh ve heyecan var. Durumlarının farkındalar. Aralarında gözle görülür bir takımdaşlık ruhu var. Yardımlaşma, mücadele, milli hasletlere sahip çıkma bariz bir şekilde ortada. Oyundan düşmüyorlar. 90 dakika, hatta 120 dakika aynı tempoyla mücadele ediyorlar. Rakipten korkmuyorlar ve de çekinmiyorlar.
Fas'ın panter kalecisi Bono dünya basınının ilgi odağı oldu. Kendisiyle ropörtaj yapabilmek için sıraya girmiş vaziyetteler. Bono, İngilizce bildiği için soruları İngilizce soruyorlar. Bono: '' Benim ana dilim Arapça, sorularınıza ancak ana dilim Arapça olarak cevap verebilirim'' deyince '' Arapça tercüman yok'' dediler. '' O benim sorunum değil, o sizin sorununuz'' cevabını verdi. Apar topar Arapça tercüman buldular. İşte milli duruş dediğim tam da bu.
 Resmen Dünya Kupası bir Arap ülkesi olan Katar'da yapılıyor  ama emperyalist ülkeler Arapça tercüman bulundurma tenezzülünde bulunmuyorlar. Hak verilmez alınır. Milli duruşlarından dolayı Fas kalecisi Bono'yu ve takım arkadaşlarını kutluyorum.
Fas kazanınca şımarmıyor, yakıp yılmıyor, rakibi veya hakemi suçlamıyor. Mütevaziliğini koruyor. Her galibiyetten sonra şükür secdesine kapanıyorlar. İlahi kuraldır, şükredenin nimeti ziyadeleşir.
Futbol sadece futbol değildir. Onun ötesinde çok daha derin anlamlar ifade eder. Futbol kimliktir, kişiliktir, mesajdır, gelecektir. Ülke adına her şeydir.
Fas, mücadelesiyle bütün dünyaya bunu ispatladı.
Bakın bundan sonra Fas'ın ticareti de, ekonomisi de, turizmi de patlama yapacak. Bu dar imkanlarla benim bile Fas'a gidesim geldi. İmkan bulursam hemen gideceğim.
Darısı bizim başımıza.
Dünya kupasına katılamayışımızın burukluğu içimizde bir ukde.
Bari Fas'ın başarısıyla avunalım…