Bugün, 18 Nisan 2024 Perşembe

Nazmi KILIÇ


ÇANAKKALE ZAFERİ

ÇANAKKALE ZAFERİ



    Bugün 18 Mart, Çanakkale Zaferinin 105. yıldönümü. Şeref ve şanla dolu Türk tarihinde dünyada emsali olmayan savaşlardan birisidir. Dünyada eşine az rastlanır bu kahramanlıklarla dolu savaşın hatıraları, unutulmaması ve yeni nesillere aktarılması gereken bir savaştır. Bu savaş hakkında yazılanlar ve söylenenler bir kez yaşanılacak kahramanlıklardır. Bu sıra dışı kahramanlıkları söylemek ve yazmakla bitmez. 
    Türk Milletinin tarihinde Çanakkale Savaşı'nın önemi çok büyüktür. Bu savaş milletimiz arasında övgü vesilesi olmuş ve destanlaşmıştır. Bu savaşı en güzel, en duygulu ve en heyecanlı şekilde anlatan milli ve iman şairimiz merhum Mehmet Akif'in “Çanakkale Şehitleri”ne ismi altında yazmış olduğu o müstesna mısralarda ve beyitlerde en açık şekilde görmekteyiz. Unutmamak ve unutturmamak adına yaşanılanlardan birkaç satır ekleyelim.
    “Geceleri siperler bir başka âlem olmaktadır. Askerler birbirleriyle yarışmalar yapmakta, iddialara girmektedir. Tarihte hiçbir milletin evlatlarının girmeye cesaret etmeyi bile düşünemeyeceği bu iddialar, sabah yapılacak muharebede kim daha önce şehit olacağı üzerine idi. Kimin kazandığı ancak Allah'ın huzuruna varıldığında öğrenilecekti. Gerçeği ancak O bilirdi. O'nun huzuruna şehit olarak varmak ne büyük lütuf, ne büyük devlettir.
    Bazen yarışmalar gece baskınları, gece keşifleri için gönüllü seçiminde olurdu. Kim düşmandan esir getirecektir? Kim gündüz ölüm saçan makineli tüfeği alıp getirecektir? Kim makineli tüfek ateşi altında ilerleyip inlemeleri duyulan yaralılara su götürecek ya da yarlıları getirecektir. İddiaların bir kısmı da bunlar içindir.
    Bazen su götürülen, ölmek üzere olan bir düşman neferidir. Olsun o da ana baba evladıdır. O da delikanlıdır. Yazın sıcağında inleyen bir yaralı susuz bırakılır mı hiç? Susuzluktan kavrulmuş dudaklara su döken eller artık düşman değil, dost elleridir. 
    Söylediklerine göre ertesi gün şehit olacaklar adeta akşamdan belli olurmuş. Şehit olacakları, daha başka bir neşe, bir sevinç sararmış. Tarif edilmeyecek zevk içinde olurlar, gülüşürler, şakalaşırlarmış. Ne bir korku, ne de ürkeklik var. Gerçekten de hücum zamanı yaklaştığında, büyük bir aşkla siperde kelime-i şahadet getirerek “salatan tüncina” okuyarak hücum için sıranın kendilerine gelmesini beklerlerdi. “Hücum…!” emri verildiği anda “huylanmış aslanlar” gibi fırlayarak “ölüme susamışçasına” dövüşmeye koyulurlardı. 
    Bir muharebe anında yaralarından kan damlayarak hücum eden bir binbaşının kucağına, hemen önünde koşan gencecik bir teğmen “Yavrum… Evladım… Rütbece ben senin önündeydim. Niçin şehitlik sırasını benden önce kaptın…?” diyerek, biraz sonra o da şehit olmaya koşuyordu.”
    İşin sırrı… Onların nasıl şehit olduğunu bilmekte değil, onların yaşadığını anlamakta ve yaşamakta.
    Her siperinde ayrı bir destan başlatan askerlerimiz, düşmana karşı verdiği mukaddes mücadeleyi zaferle sonuçlandırdığında, dünya tarihinin zirve sayfalarında “Çanakkale Geçilemez” ilkesini bir daha silinmemek üzere altın harflerle yazdırmıştır.
    Çok önemli bu tarihi belgemizi, verdiğimiz onca şehidimizi unutmamak, savaşın geçtiği yerlerdeki şehit mezarlarımızı fırsat buldukça ziyaret etmek ve oraları iyi korumak vefa borcumuz olmalıdır. Bedenlerini toprağa vererek Çanakkale'yi geçilmez yapan ve düşman kuvvetlerine mezar eden asker ve komutanları, özellikle şehitlerimizi hürmetle ve rahmetle yâd ederiz. Aziz ve ölümsüz ruhları şad olsun!
    Türkiye Cumhuriyeti için en önemli tarihlerinden biri olan 18 Mart Çanakkale Zaferi ve şehitleri bu yıl açık ve kapalı alanlarda dünyayı tehdit eden virüs sebebiyle alınan tedbirler kapsamında muhtemelen kutlanamayacak tır. Ama yüce Türk Milletinin gönlünde yatan zafer kahramanları asla ve asla unutulmayacak, bireysel dualarla yad edilecektir.