Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Zeki ORDU


CANAN


?Önce can sonra canan? sözünü bilmeyenimiz yoktur. Ancak bu söz her şey için geçerli değildir. Temelde bencilliği öne çıkaran bir sözdür ki ?sevgi? kavramına tamamen aykırıdır.

Bu meseleye anlaşılır misaller verecek olursa sözün hangi durumlar için ?söylenmediği? daha iyi anlaşılır. Mesela kaç ana çocuğunu kurtarmak için canını feda etmez. Savaşta ülkesinden çok canını düşünüp kaçan kaç asker olabilir? Misalleri artırabiliriz.

Önce can sonra canan sözü gündelik basit olaylar için geçerli olabilir.

Bir konudan uzaklaşmadan işin ?gönül? boyutuna gelelim. Acaba bu hususta neler yazılıp, neler söylenmiş.

Ben konuya büyük şair Fuzûlî´nin mısralarıyla devam etmek istiyorum. ?Canı canan dilemiş vermemek olmaz ey dil? diyor bir şiirinde Fuzûlî. Yani gönlüne hitap ederek; ?Ey gönül, sevgili canımıza talip olmuş vermezsek olmaz? diyor. Hatta devamında ? Boşa niza etmeyelim o (yani can) ne senindir ne de benim? diye devam ediyor.

Burada biraz düşünmek gerekiyor. Canını canana feda etmek gönül tarihimizin en mühim düsturlarından biridir. Gönül tarihi nereden çıktı demeyin. Gönül tarihi insanlığın var olduğu günden beri devam eden kâh yazılı, kâh sözlü, kâh gizli kalmış bir tarihtir.

Fuzuli´den devam edelim.

Yine bir şiirinde ?Cânımı cânan istemiş, minnet cânıma? diyor. Şu söz asaletine, hatta gönül asaletine bakın. ?canımı canan istemiş? derken bundan büyük şeref olur mu demek istiyor ve devam ediyor: ?Can nedir ki, vermiyem cânânıma.?

İnsanın nutku tutuluyor bu ifadelerden sonra. Ne demek ?Can nedir ki? demek. Madem canı canan istemiş vermek lazım. Altı üstü bir can demeye getiriyor. Pes yani! Hani ben aşka falan inanmam diyenlere okumak lazım diyeceğim ama sanırım ya bu mısralardan bir şey anlamayacak ya da deli saçması olarak görecek. Çünkü gönül kendini tanıtmaz. Gönlü olanlar gönlün ne olduğunu bilir.

Günümüzde kullanılan ?Önce can sonra canan? sözüne uygun mısraı yine Fuzûlî söylemiş. ?Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever.? Yani, kim sevdiğini kendi için severse aslında kendini sever diyor. Kendi çıkarı olmasa başka birini de sevmez demeye getiriyor. Öyle değil mi? Kaç kişi sevdiğini kendi için sevmiyor?

?Gök kubbe altında söylenmedik söz kalmamıştır? diye bir söz var. Yıllar önce söylenmiş sözleri hala tekrar ediyor ve onların ifade üstünlüğünden faydalanıyoruz. Böylece tarihe düşülen kaydın devamını ve yeni nesillere tanıtımını sağlıyoruz. Bunu yaparken kaçımız kıssadan hisse çıkarıyoruz?

Canan kelimesi günümüz Türkçesiyle ?Ca-nan? diye heceleniyor. Bu haliyle de bir manâ ifade etmiyor. Biz bu kelimeyi ?Can-an? diye hecelemek istiyoruz. Belki imla kılavuzuna göre yanlış ama gönül kılavuzuna göre yerinde bir tasnif.

?Can-an? haliyle cananın ?her an? ?can? ile birlikte olmasını harflerle sağlamış oluyoruz. Varsın bu tasnif yanlış olsun. Siz okullarda imla kılavuzuna göre ayırın. Gönlü olanlar da gönül kılavuzuna göre ayırsın (aslında onları bir araya getirsin.?

Bu kadar sözün üstüne bizim de bir iki mısra söylememiz doğru olur mu bilmem. Okurlarımızın gönüllerinin hoşgörüsüne sığınarak bir iki mısra da biz söyleyelim

Canandan mahrum ise, cana ne gerek
Can denilen şey ancak, canana gerek

Biz de Fuzûlî atamız gibi tercihimizi canandan yana yaptık. Nasıl iyi yapmış mıyız?
Sen her şeye layıksın cananım?