Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


ÇARESİZ DEĞİLSİNİZ; ÇARE SİZSİNİZ


O gün konumuz, edebiyatla psikolojinin ve psikiyatrinin arasındaki münasebetti. Konuyu derinlemesine işlerken sınıfın camından caddenin kenarındaki reklam panolarında bir ilan göze çarpıyordu.

Ülkemizin elan en ünlü ve ehil psikiyatristi Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konferans vermek üzere şehrimize geliyordu. 28 Eylül Cuma akşamı saat 18.30´da Atatürk Kültür Merkezi´nde konferansı vardı. Konu ilginçti: ´´GENÇLERİN İYİ

OLMA HALLERİNİN ARTIRILMASI´´


Ben de bir eğitimci olarak her meslektaşım gibi gençlerin iyi hallerinin artırılması için mücadele ediyordum. Yaptığımız, nihayetinde gençlerin adam olmasını istemekten başka bir şey değildi.


Nevzat Tarhan Hoca, halen Üsküdar Üniversitesi rektörü. Kendisini kitaplarından ve televizyon programlarından tanıyorum. Yunus Emre ve Mevlana ile ilgili yazmış olduğu kitaplarını aldım ve okudum. Çok da istifade ettim. İstifade etmeye de devam ediyorum.


Ticaret Lisesi Müdür Yardımcısı, arkadaşım İsmail Sağlam´la birlikte salona gittiğimizde oturacak yer bulamadık. İlgi büyüktü. Koca salonda oturacak yer kalmamıştı. Gelenlerin bir kısmı ayakta takip etmeyi bile göze almıştı.


Hoca, iki saat süren konuşmasında günümüz gençliğinin görünmeyen hastalıklarından bahsetti. Yani manevi rahatsızlıkları dile getirdi. Dinleyicileri hiç sıkmadı. Zaman zaman fıkralar, hatıralar anlatarak ilgiyi canlı tutmayı başardı.
Dinleyicilerden gelen sorulara bilimsel ve güncel cevaplar verdi. Sadra şifa olmuş mudur, tam emin değilim.


Yazarın dediğine göre günümüz gençliği, aileleri, cemiyeti top yekün tehlike altında.


Gençler sabırsız ve hiç tahammülleri yok.Çoğu gelecek kaygısı taşıyor. Panik atak bacayı sarmış durumda.


Bunalım, depresyon, madde bağımlılığı, asilik, tatminsizlik, azla yetinmeme, aile ve akraba bağlarının zayıflaması almış başını gitmiş.


Günümüz gençliği anlaşılmak istiyor, fakat anlaşılamıyor.


Meselelerin çoğu yanlış eğitimden ve huzursuz aile ortamından kaynaklanıyor. Yanlış evlilik, huzursuz aile demek, ömür boyu mutsuz birey demek.


Hoca öyle örnekler verdi ki katılmamak mümkün değil.


Bütün insanlık huzuru arıyor.


Batıda sabırla alakalı bir anaokulunda deney yapılmış. Öğretmen dersin başında isteyen herkese birer lokum vereceğini, fakat on beş dakika bekleyene de istediği kadar lokum vereceğini söylemiş. Çoğu öğrenci hemen birer lokumu almış. Çok az sayıda öğrenci on beş dakika bekleyip istediği kadar lokumu almış. Öğrenciler takip edilmiş. Yirmi yıl sonra görülmüş ki hayatta başarılı olanlar, beklemesini bilenler olmuş.


Gençlik bir şeyin hemen olmasını istiyor. Tahammül gücü kalmamış . Öğle alıştırılmış.


Bir dinleyici ismini belirtmeden yazılı bir soru yöneltti. Soru aynen şöyleydi: ´´ 38 yaşındayım. Bu zamana kadar on iş değiştirdim. Kimse beni adam yerine koymuyor.Kendimi değersiz hissediyorum ve fazlalık olarak görüyorum.
Ne yaptımsa başarılı olamadım. Hayat hep üstüme üstüme geldi. Son çare, en kısa zamanda intihar edip bu hayattan kurtulmak istiyorum. Ne dersiniz?´´


Soru okununca koca salon adeta buz kesti. İnsanımızın geldiği duruma bakın. Tam bir ümitsiz vaka.


Soru karşısında Hoca, uzun uzadıya cevaplar verdi. İntiharın çözüm olmadığını ifade etmeye çalıştı. Sabret ve hayata sıkı sıkıya bağlan dedi. Bu durumun tıbbi tedavisinin olduğunu söyledi.


Soru sahibi ikna oldu mu , bilmiyorum.


Programın sonunda İlkadım Belediye Başkanı Erdoğan Tok, sürpriz yaptı. Hiçbirimizin tanımadığı soru sahibini, bilahare makamına davet etti.Kendisine yardımcı olacağına dair söz verdi. Muhtemelen iş verecek ve hayata yeniden bağlanmasına vesile olacak diye düşündük.


En azında birisinin yarasına merhem oldu diye sevindik.


Gençlerimiz bunalımda, aileler bunalımda, bütün toplum bunalımda.


Peki ne olacak?


Hoca´nın ifadesiyle çözüm yine kadim kültürümüzde, yani köklerimizde. Temsili olarak Yunus Emre´de, Mevlana´da, Hacı Bektaş-ı Veli´de? inanç değerlerimizde.


Özümüze dönersek felaha ereriz, huzura kavuşuruz.

Sağlıcakla kalın.