Bugün, 17 Mayıs 2024 Cuma

Mehmet TÜRKAN


ÇAYIN DEMİNDE VATAN KURTARMAK

ÇAYIN DEMİNDE VATAN KURTARMAK


 Kahvehane kültürü bizim kültürümüzde özellikle 16. Yüzyıldan itibaren yaygın olarak yerleşmeye başlamıştır. Önceleri gerçekten kahvelerin pişirildiği keyiflerin çatıldığı, gönülleri coşturan sohbetlerin edildiği yerler oldu. Kitapların, menkıbelerin, efsanelerin okunduğu, meddah hikâyelerinin ve masalların okunduğu yerler oldu adı da kıraathane yani okuma evi oldu. 
Önceleri okuma evi olan bu yerlerde televizyonların, sinemaların olmadığı zamanlarda buralarda kahvelerle birlikte masallar, menkıbeler, destanlar, halk hikayeleri …vb anlatılırdı. Bir nevi halk meclisleri ve kültür meclisleri görevi görürdü. Toplumun bağrından yetişen bilge insanlar, kanaat önderleri buralarda nesiller arası köprü kurarak halkın kültürünü bir sonraki nesillere taşıyan muallim görevi yaparlardı.
Bu kıraathaneler, kahvehaneler sonraki zamanlarda bu adla anılsa da görev ve işlevleri değişime uğradı. Bugün kıraathane denilince oyun oynanan yerler haline geldi. Kahvenin yerini de çaylar aldı. Adları da çay evi, çay ocağı oldu.
Adı ne olursa olsun ama bugün de bir başka şekilde bu görevler devam ediyor. Sabahleyin sabah namazını kılan insanların güne, güneşin ışıltılarıyla başlamasına sebep olan sabahçı kahveleri, yatsıdan sonra günün son değerlendirilmesinin yapıldığı çay ocakları hala var şehirlerimizde. Bunun yanında günün büyük bölümünü ya da tamamını burada geçiren, iş güç sahibi olmayan veya işi güce gitmeyen insanların nakit değerinde zamanlarını öldürdüğü kıraathaneler de var.
Köy kahvelerine hiç yolunuz düştü mü bilmiyorum. O kahveler aslında ülkemizin bütün meselelerin en saf ve en zarif şekilde kavga etmeden tartışıldığı yerlerdir. Siyasi liderlerin her gün kavgasına inat farklı siyasi görüşe sahip insanların kendi görüş ve düşüncelerini anlattıkları yerdir oralar. Çayların demlerinin tadında siyasi tartışmalar yaparlar, hükümet kurup hükümet yıkarlar. Ama asla kavga etmezler. 
Bu yerlerde her gün ülkenin meseleleri konuşulur ve çıkar yolları aranır. Herkes kendince bir çıkar yol bulur. Tarihten dersler çıkarılır. Günlük tarihe tanıklık edilir buralarda. 
Siyasi kişilikler eleştirilir. Yanlışları da doğruları da bir bir dile getirilir. Enflasyonun, hayat pahalılığının sebepleri tartışılır. Türk dış politikası, yerel politikalar vb. konuşulur övülür veya eleştirilir. Bu problemlerin çözümleri orta yere getirilir herkes kendince bir çözüm yolu bulur. İşsizliğe, eğitim meselelerine çare bulunur, iç ve dış politikalara çözümler bulunur. Eski dönemlerin bilge bakışlarını bir başka şekilde gene görürüz buralarda. 
Aslında halk edebiyatı araştırıcılarının sık sık bu gönül dostlarının söz kilimleri dokudukları bu mekânlara sık uğraması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü çok şahit olduğum ve zevkle izlediğim bu sohbetlerde ne bakir deyimlere ta sözlerine ve darb-ı mesellere rastlıyoruz bir bilseniz.
İlçemizde de birçok çay ocağında bu gönül sohbetlerine müşahitlik yaptım. Memleket meselelerinin nasıl tahlil edildiğini, ne isabetli yorumlara yer verildiğini, memleketi yönetenlerin kahve tadında, demli çay kıvamında nasıl tahlil edildiğini gördüm. Dostların halkalar halinde çay ocağının içinde ya da kapı önünde, bazen sokağın içine doğru atılmış taburelerde sandalyelerde sohbetlerini dinledim. 
Bu sohbetlerin kiminde ilçemizin ekonomik ve sosyal meselelerini; kiminde asırlardır çözülemeyen dînî derinlikteki sohbetleri, kiminde iflah olmayan geçim sıkıntılarını dinledim. Hatta kiminde Kudüs'ün nasıl kurtarılacağını, İslam dünyasının bu perişanlığından nasıl vahdete ulaşacağını öğrendim. Bazen de Osmanlı'nın yıkılış sebeplerini dinledim. Bazen istiklal mücadelesinin bilinmeyen sırlarına vakıf oldum. Yörede günlük meselelere konu olan kişi ve olayları dinledim bazen. Arada birde eğitimin kurtuluş çarelerini, yeni nesil gençlerin neden bu hale geldiklerini duydum dudaklarından. Bugün azalsa da bu geleneğin devam ettiğini düşünüyorum.
Burada sözün arasına girerek bir öz eleştiri yapmak gerekirse bizim öğretmen evlerimizde bu birikim yok. Bu birikimi oluşturup bu muhabbet ortamını kuramadık ve aynı tattaki sohbeti ve seviyeyi bulamadık. Acaba biz nerede yanlış yapıyoruz bunu oturup konuşmalıyız. Neden bütün öğretmenleri biraya getiremiyoruz tahlil etmeliyiz.
Hasılı, sözün nihayetini söylemek gerekirse çay ocaklarımız, kahvehanelerimiz eski anlamıyla yerinde durmasa da hala çayın tavşan kanı deminde memleket meselelerinin konuşulduğu ve her gün vatan kurtarıldığı yerler olmaya devam ediyor. Her zaman olmasa da arada bir zaman oralara uğramak gerekir diyorum.