Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Zeki ORDU


ÇEKÜNTÜ

Her şey zamanına yakışır derler. Zaman denilen o sihirli kavram devrine ait ne varsa kabul ettirir insanlara.


Her şey zamanına yakışır derler. Zaman denilen o sihirli kavram devrine ait ne varsa kabul ettirir insanlara.
Aradan geçen süre çok şeyi unutturur. Bazı şeyler yavaş yavaş önce fertlerin, sonra toplumun hafızasından silinmeye yüz tutar.
Çok şey; önce hatıra, sonra masal hükmü taşımaya başlar. Anlattıklarınıza inana azalır. Hatta çoğu içinden sizin hayal dünyanıza verir söylediklerinizi.
Önce ?yazı? yıktı bu olumsuz düşünceyi. Hatıralarını bir yere not alanlar tarihe şahitlik ettiler. Ardından fotoğraf makinesi ve kameralar belge hükmüne geçti.
Malum, ülkemiz farklı kültürleri barındıran bir ülke. Bilirkişilerin ?ağız? dedikleri yerel kelimeleri vardır. Bazen dar bir bölgede kullanılırken bazıları da yazı yoluyla ülkenin her yerinden anlaşılır hale gelmiştir bu kelimeler.
Yazımızın başlığı olan ?çeküntü? Ordu´nun bazı köylerinde kullanılan bir kelime. Kurutulmuş mısır tanelerinin el değirmeninde çekilmesiyle elde edilen, una benzeyen ama undan biraz kalın olan besin maddesi.
Günümüz insanına yokluk zamanlarını anlatmak çok zor. Bakkal denilen yerde gaz, tuz, şeker, yağ ve buna benzer şeylerden fazla bir şey bulunmadığı zamanlarda insanlar kendi besinlerini kendileri imal ediyorlardı. Sebze ve meyveler şimdiki gibi yılın her mevsiminde olmuyordu. Bundan dolayı insanlar gelecek için tedarikli oluyordu. Çeküntü de bunlardan biriydi.
Bölgede bulunan su değirmeni mısırın un haline getirilmesini sağlıyordu. Un, ekmek demekti. Her ne kadar mısır unundan farklı besin maddeleri yapılıyorsa da ekmek için un gerekliydi.
Bir de evlerde bulunan el değirmenleri vardı. Bunlar taneli olan her şeyi öğütebiliyordu. O zamanlar evde en fazla bulunan şey kurutulmuş mısırdı. Zaten yemek olarak yapılabilecek çok az şey vardı. Bunlar turşular, kurutulmuş sebze ve meyveler vs.
Yiyeceklere bir çeşni olarak elde bulunan bütün malzemeler kullanılıyordu. Özellikle bölgede bulunan ?Karalâhana? namı diğer ?pancar? demirbaş yiyeceklerdendi. Karalâhana birçok şekilde pişirilirdi. En bilinenlerinden biri de ?sarma veya yalancı sarma? dedikleri bir tür ?dolma? idi.
Dolmanın önemli malzemelerinden biri de ?çeküntü? idi. Çünkü çeküntüsüz dolma olmazdı.
Bundan 40-50 sene önceki mutfak günümüzden çok farklıydı. Tamamen ?zaruretin? dayatmasıyla elde edilen yiyecek ve diğer eşyalar tamamen tabii idi. Belki lezzeti günümüzdekilerle kıyaslanamaz ama birçok şeyin lezzeti de görüntüsü de aynı değildi.
Hala evde mayalanmış yoğurdun ne tadını ne de kıvamını tutturabildiler. Köy yumurtaları çiftlik yumurtalarına karşı hala üstünlüğünü korumakta. Domateslerin sadece görüntüsü aynı, tadı yok. Ne kadar pastörize olsa da taze sağılmış bir köy sütünün yerini ne tutabilir.
Her şey zamanla yerini ?yapay? gıdalara bıraktı.
Biz de yaşlandıkça ağzımızın tadı kaçtı sandık. Meğer ağzımızın tadını kaçıran şey başkaymış.
Siz hiç çeküntülü pancar sarması yediniz mi?
Yazık olmuş o zaman?