Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


CENAZE ÂDÂBI

CENAZE ÂDÂBI


    Dümbüllü İsmail Efendi'nin kavuğunu uzun süre taşıma şerefine nail olan Çarşambalı hemşerimiz Ferhan Şensoy fani hayata veda etti. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum. Cenab-ı Allah amelince muamele eylesin.
       Ferhan Şensoy, tiyatroculuğun ötesinde hemşerimizdi. Babası Cemil Şensoy, Çarşamba'da belli bir süre Belediye Başkanlığı yapmış. Çarşambalılar vefalı davranmışlar, Cemil Şensoy adına bir Kültür Sarayı yaptırmışlar. Ben de çeşitli vesilelerle bu salonda bulundum. Çarşamba Belediye Başkanı Halit Doğan, bir vefa örneği göstererek hemşerisinin cenazesine iştirak etmek için ta İstanbul'a kadar gitmiş. Güzel bir davranış sergilemiş. Buraya kadar olanlar, olması gerekenler.
       Cenaze merasimine Kültür Bakanı da katılarak sanatçıya verdiği önemi ortaya koymuş.
       Her canlı ölümü tadacaktır. Bu, bir İlahi kanundur. Kişinin inancı ne olursa olsun bunu bilir. Bir nevi hiç inancı olmayan bile öleceğine inanır. İnanmasa da gerçeği değiştiremez.
       Bunların dışında Ferhan Şensoy'un cenaze merasimine sanatçı dostları da katılmış. Onlardan biri, cenazesini bahane ederek bu topluma ters gelecek hezeyanlarını savurmuş, büyük densizlik yapmış.
       Bir zamanlar muhtar rolünde izlediğimiz Cihat Tamer, musallanın başında aynen şu hezeyanları savurmuş:
       “Ferhan, başka bir insandı, yazdıklarıyla, çizdikleriyle. Şimdi o, Rasim'e kavuştu, Münir ağabeyine, Erol ağabeyine kavuştu. Hep birlikte orada bir meyhanede kafayı çekiyorlardır. Unutulmayacaksın Ferhan.”
       Bir kere, Müslüman bir toplumda ölen bir kişinin ardından cenazede, sıcağı sıcağına böyle bir konuşma yapılmaz. Hattızatında böyle bir konuşma ayık kafayla yapılamaz. Bunlar, sarhoşluğun tezahürü olsa gerek. Ölen kim olursa olsun, ardından iyilikleri konuşulur. Seyyiatı görmezden gelinir. Çünkü bizim inancımıza göre “ölülerimiz hayırla yâd edilir”. Kötülüklerinden bahsederek yakınları küstürülmez. Sosyal kargaşaya, husumete, anarşiye çanak tutulmaz.
       Bizde, öldükten sonra, kele kel, köre kör denmez. Kellik de körlük de dünyevi nitelemelerdir.  Öldükten sonra ne kellik kalır ne de körlük. Onun için bizde kel ölünce sırma saçlı, kör ölünce badem gözlü olur. Bu, olanı inkâr etmek değildir. Dünyanın faniliğine  işarettir. Hakikati gizlemek değildir.
       Benim dedem ömrünün son otuz yılını, âmâ olarak yaşadı. Öldükten sonra göreceğine inanarak ruhunu teslim etti. Evet, benim dedem bu manada hakikaten badem gözlü idi. Ben şehadetimi inanarak böyle yaptım. 
       Maalesef Cihat Tamer gibi bazı sözde tiyatrocular milli değerlerimize yabancılaştılar. İçinde yaşadığı toplum değerlerine ters düştüler. Hangi inançta da var, öldükten sonra meyhanede buluşup dostlarla kafayı çekmek.
       Sonra benim tanıdığım Münir Özkul, Rasim Öztekin, Erol Günaydın bu toplumun değerlerine bu denli ters düşmemişlerdi. Onlar adına bu hükme nereden varılıyor? Hele Rasim Öztekin “Seksenler” dizisindeki Fehmi Baba rolüyle gönüllerimize taht kurmuştu. O da yakın zamanda öldü. Hiç böyle şeyler söylenmedi.
    Müslüman bir kimse kabir âleminde meyhane olmadığını bilir. Ölünün ardından meyhane muhabbeti yapacak kadar yabancı olmamalıydınız bu millete.
        Bu insanlar ölmüş, amel defterleri kapanmış, son perde inmiş, tiyatro kapanmış, sahnenin ışıkları sönmüş, ne gerek vardı onların kemiklerini sızlatmaya. 
       Halkı aşağılayarak ve değerlerine küfretmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan bir müptezel zümre var. En son dadandıkları yer cenaze törenleri oldu. Bırakmıyorlar ki insanlar acılarını yaşasınlar, sevenlerine de gidenlerin ardından bir hayır dua göndersinler.
       Hemşerimiz Ferhan Şensoy'un ardından böyle konuşulmasını içime sindiremedim. Bir hemşerisi olarak ağırıma gitti. Öyle zannediyorum ki kimse de böyle konuşulsun istememiştir.
       Dost görünenler ne yaptıklarını zannediyorlar acaba. Dedim ya böyle hezeyanlar bırakın ayık olmayı sarhoşken bile yapılmaz. Biz, inadına ölülerimizi hayırla yâd etmeye devam edeceğiz.