Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Ahmet SEZGİN


ÇOCUKLUĞUMUN BAYRAMLARI


1970´li yıllarda Terme/Bağsaray köyünde geçen çocukluğumun Ramazan ve Kurban bayramlarını büyük heyecan ve özlemle hatırlıyorum.

Elektriği, mescidi ve hatta düzgün yolu bile olmayan 10 hanelik Arımdere mahallesinde dinî bayramları günler öncesinden iple çekerdik. Çünkü bizim için bayram demek, ancak bayramlarda, düğünlerde ve çarşıya gittiğimizde kullanabildiğimiz, kenarda ara sıra tozunu alıp içine fare, böcek girmiş mi diye baktığımız iskarpin ayakkabımızı 2-3 gün de olsa giyebilmek idi. Çünkü bizim için bayram, gece yattığımız divan yatağının altına yamalıksız pantolon ve gömleğimizi koyup doğal ütü yaparak en düzgün ve güzel giyindiğimiz özel günler demekti. Senede birkaç defadan fazla kullanamadığımız elbise ve ayakkabılara kavuştuğumuzda o kadar çok sevinir ve heyecanlanırdık ki, bayramın ilk günü eskimeyen ayakkabı ve elbiselerden gözlerimizi alamazdık biz.
Pazar (çarşı) ekmeğini bile haftada bir iki defa tadıp mısır ekmeğine talim ettiğimiz, güzel yemekleri ancak düğünlerde yiyebildiğimiz çocukluğumuzda bayramları kuzinede pişirilmiş lokum (pasta) ile çeşitli leziz yemekleri, elini öptüğümüz büyüklerden bayram ikramı olarak alıp yediğimiz şekerleri ?paraları değil- hiç unutmadım.

Çocukluğumun bayramlarında en çok sevdiğimiz ve özlediğimiz şeylerden biri; bayramın ilk günü Terzi Emine halamlara gidip onun cömertçe sunduğu leziz et yemeğinden, ördek tuzlulu pilavından, nefis helvasından, fırında pişirdiği taze buğday ekmeğinden, güzel pastası ve su böreğinden yiyebilmekti. Kurban bayramı dışında tavuk, balık ve kuş etinden başka et yediğimiz çok nadirdi. Bu sebeple Kurban Bayramlarında az sayıda kurban kesen ailelerden gönderilen etler, bizi bir başka mutlu ederdi.

Küçük mahallemizde cami (mescit) olmadığı için ayrıca akrabalarımızın çoğu 3 kilometre uzaktaki Bağsaray köyünde ikamet ettiklerinden dolayı bayram namazlarını Bağsaray camiinde kılıp bayramlaşmak için arife gününde Halil dedemlere giderdik. Arife günü ölenlerimizle bayramlaşır, onların ruhlarına Kur´an okurduk. Camiye sabah namazını kıldıktan sonra gül suyu döküp yeni elbiselerimizle giderdik. Bayram namazı sonrası büyük bir sevinç ve coşkuyla caminin içinde halka (cemaat ve kardeş) olmuş gül yürekli büyüklerle bayramlaşırdık. Annemiz, kardeşlerimiz, dayı ve amcalarımızla da bayramdan bayrama kucaklaşmak bizi çok mutlu ederdi.

Çocukluğumuzun bayramlarında hiç eskimeyen ayakkabı ve elbiselerimiz kirlenmesin, yırtılıp eskimesin diye pek oyun oynamazdık. Bayram ziyaretleri dışında en büyük zevkimiz, Nihat ile Mustafa Rıfat ağabeyimin peşlerine düşüp
Evci, Terme veya Ünye´de sinemaya gidip bir bilet parasıyla 2 film birden seyretmekti.


Çocukluğumun bayramlarında en büyük hüznümüz ise babamın gurbette oluşuydu. Annemi de çok hüzünlü görürdüm. Hem genç yaşta annesini veremden kaybedişinin acısı vardı yüreğinde hem de eşi gurbette olduğu halde 4 çocuğuyla çilelere göğüs germeye çalışan genç bir kadındı annem.Bayram, çocukluğumuzda hem büyük sevinç hem de ayrılık acısı demekti bizim için.Her şeye rağmen biz, bayramlara sevinip şükreden gül çocuklardık ve hayata gülüyorduk.