Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


CUMA ARPACI

CUMA ARPACI


Aradan uzun zaman geçmedikçe biyografik yazı yazmayı düşünmüyordum. Ancak bazı durumlarda şartlar öyle bir hale geliyor ki insan nasıl karar vereceğini şaşırıyor.
Atalarımız “Demir tavında dövülür” diye bir söz etmiş. Belli ki bazı gecikmeler bazı şeylerin hükmünü sakıt ediyor.

Efendim bugün Terme İlçe Milli Eğitim Şube Müdürlerinden Sayın Cuma Arpacı Bey hakkında birkaç kelam etmeyi kendimce lüzumlu gördüm. Elbette sebepsiz hiçbir şey husule gelmez. Sebepler dünyasında yaşıyoruz. Öyleyse bizim de bir sebebimiz var demektir.
Cuma Bey hakkında fikir beyanıma başlamadan önce Kahramanmaraşlı şairimiz Abdurrahim Karakoç’un şiirinden alınmış bir dörtlük ile başlamak istiyorum. Dörtlüğümüz şu:

Gitmişti makama arz-ı hâl için
`Bey` dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim..
`Şey` dedi, yutkundu, eğdi başını.

İsyanlı Sükût adlı şiirin ilk dörtlüğü bu. Daha önce okumayanlar varsa bile böyle bir girişten sonra şiirin nelerden bahsettiğini anlayacağını tahmin ediyorum.
Fi tarihinde makam odalarına girmenin zor olduğu yıllarda vatandaşın ahvalini anlatıyor. Ve çok eskileri görmüş olmasak da bir imza için “hökumet binası” denilen yerden çok dönmüşlüğümüz var. Burada bir devri sabık teşekkül ettirmek istemiyorum malum yılları bilen bilir. Bilmeyenlere ise tarih ifşa etti zaten. Malum hiçbir şey gizli kalmıyor. Muallim Naci:“Bir hakîkat kalmasın âlemde Allahım nihân” mısralarını ne için söyledi bilinmez. Ama kalmıyor hakikaten.

Cuma Bey geçen hafta lutf edip okulumuzu ziyaret etti. İdari olarak gerekli malumatları edindikten sonra öğretmenlerle bir görüşme yaptı. Nerede biliyor musunuz? Okul kantininde…
Biz daha önce okulları ziyareti sırasında kendilerine başköşe ayrılan zevatları hatırlayınca ezberimiz bozuldu. Oradaki sohbeti yapıcıydı. Öğretmenlerimizin genç olması onların mesleğe olan bakışını müspet yönde değiştirdi. Üzerlerinden korkuyu, sindirilmişlik hissini kaldırdı. Metebessim çehresi güven veriyordu. O konuşurken Ben başka bir Maraşlı şairin mısralarını geçiriyordum içimden. Türk edebiyatını usta şairlerinden Necip Fazıl Kısakürek’in meşhur şiirinde geçen mısralar şunlardı:

Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"!
Çatık kaş... hükümet dedikleri zat...

Biz çatık kaşlı “hükümet” adamlarına alışıktık. Bu sefer böyle olmadı. Bize anlattığı IV Murad ve Habip Baba menkıbesi ibretliydi. O konuşurken içimden mütevazı kişiler için söylenmiş bazı mısralar geçti içimden. Kime ait olduğunu bilmediğim bu mısralara edebiyatta “laedri” deniliyordu. Evet mütevazı insanlar için söylenmiş olan şiirin mısraları şöyleydi:

Mazhar-ı feyz olamaz düşmeyicek hâke nebât
Mütevâzî olanı rahmet-i Rahman büyütür.

Genç nesli de düşünerek Türkçeden Türkçeye tercüme edecek olursak anlamı aşağı yukarı şöyleydi:
“Tohum toprağa düşmedikçe filizlenip büyüyemez. Allâh’ın rahmeti de, kibirlileri değil, ancak mütevâzı olanları büyütüp yüceltir.”

Cuma Arpacı bizimle kısa bir süre kaldı. Bu süre içinde o da biz de önemli mesafeler kaydettik. Aslında çok şey söyleyecektik ama yeri dar gelin misali bize ayrılan yerin sonlarına geldik. Kendisine meslek hayatında başarılar diler; sağlık ve huzur içinde bir gelecek temenni ederim. Bu arada sözü eğri mi söyledik, doğru mu söyledik bilmiyorum ama kendimiz (şahsımız) için de iki mısra için satırlarımıza son verelerim.

Derviş Yunus bu sözü eğri büğrü söyleme
Seni sıygaya çeker bir Molla Kasım gelir