Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


DEĞERLİ ARKADAŞIM İSHAK

DEĞERLİ ARKADAŞIM İSHAK


 Seninle görüşmeyeli tam on yedi sene oldu. Dile kolay, tam on yedi sene! Ne kadar da çabuk geçmiş güzelim yıllar. Mesleğe ilk başladığımız yıllarda doğan çocuklar şimdilerde üniversite öğrencisi adayı olarak karşımızda duruyorlar. Onlara baktıkça hayatın fani olduğunu bir kez daha anlıyorum.
Hani üniversitede okurken herkes gibi bizim de büyük hayallerimiz vardı. Ne kadarını gerçekleştirebildik? Yoksa Mai ve Siyah’taki Ahmet Cemil’e mi döndük? Şunu bir kez daha anladım ki ne yaparsan yap hep galip gelen zaman oluyor.
Öğretmenliğe başlayalı tam on yedi yıl oldu. Memleketin çeşitli yerlerinde görev yaptıktan sonra sıla aşkı ağır bastı, doğduğum yer olan Terme’ ye geldim. On yıldır buradayım. Bu on yılın son altı yılını Terme Anadolu Lisesi’nde geçiriyorum. Okulumdan, öğrencilerimden ve mesleğimden memnunum. Bilirsin ben hep olumlu düşünmeye gayret sarf ederim. Asla şikayetçi olmam. ‘’ Bu öğrenciler adam olmaz, çok tembeller, bunlardan ne köy olur ne de kasaba ‘’ diyenlerden de nefret ederim. Şikayet etmek kolay, önemli olan çare üretmek.
Ya yol ver, ya yol aç, ya da yoldan çekil, diye boşuna dememişler. Üçünden biri olmaya çalıştım. Hiçbir zaman yol kesici olmadım. Biz, karanlığa küfredenlerden değil, bir kibrit çakıp etrafı aydınlatanlardanız.
Lise kitaplarında Cahit Sıtkı’nın meşhur bir şiiri vardı. Yaş otuz beş, yolun yarısı eder, diye. Bu şiiri o zamanlar okumuştum da Edebiyat Öğretmenim Burhan Demiralp okuyuşumu çok beğenmişti. Şimdilerde bu şiiri okuyuşumu kendim beğenmiyorum. Daha doğrusu okuyasım gelmiyor. Düşünsene aynı şiiri on yedi yaşında okumak nerde de bu yaşta okumak nerde.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
He doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Çok da karamsar yazmış rahmetli. Bence haksızlık etmiş. Her yaşın güzelliği ve özelliği ayrıdır. Ne yani bu yaşa geldik diye ölelim mi? Mimar Sinan, ustalık eserim dediği Selimiye’yi seksen yaşından sonra yapmamış mı? Demek ki yapacağımız daha çok işler var.
Şöyle bir düşünüyorum da, hayatta daha neler yapabilirdim diye. Hayatım filim şeridi gibi gözümün önünden geçiyor. Bazen kendime çok kızıyorum. Aslında daha çok işler yapabilirdim, acaba niye yapamadım? Tek kelimeyle tembellik değilse bile vurdumduymazlık!
Biliyor musun bunu ben her yerde sesli dile getiriyorum. Memur zihniyeti insanda var olan kabiliyetleri köreltiyor. Hakikaten de öyle. Aksini iddia eden varsa her ortamda müzakere etmeye hazırım. Hayat garantisinin olması insanı atalete sevk ediyor. Serbest piyasada mücadele etsek belki de şu an 50-100 kişiye iş veriyor olacaktık. Ben böyle söylüyorum ama belki de biz iş arıyor olacaktık.
Neyse, lafı çok uzattım. Mehmet Kaplan Hocamız, ‘’ yazarak düşünün’’ derdi hep. Ben de bu düsturu uygulamaya çalışıyorum.
Böyle uzaktan hasbihal yüz yüze görüşmenin yerini tutmuyor. En kısa zamanda yüz yüze görüşelim. On yedi yıl dile kolay, uzun bir süre. O zamana kadar da cevabını bekliyorum. Erinme ve tembellik etme de yaz.
Hoşça kal                       (09.02.2002)