Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Seyfi GÜNAÇTI


Değirmen Yanı

Değirmen Yanı


Bu konuyu yazmama Selim Eroğlu'nun geçen haftaki “FATİH-HARBİYE” başlıklı yazısı vesile oldu. Selim Bey'in anlattığına göre, Peyami Safa'nın aynı isimli romanındaki önemli karakterlerden birisi, 'Faiz Bey' imiş. Sınıfta romanı incelerken öğrenciler bir insana Faiz adının verilmesini yadırgamışlar. 
İlk anda benim kafamda da böyle bir soru oluştu. Faiz, bizde olumsuz bir çağrışım yapıyordu. Sonra çocukluğumda değirmene giderken düzgün taşlar üzerine yazılmış olan 'Sait Faiz' adı aklıma geldi. Burada kişinin adı değilse bile soyadı Faiz'di. Sonra kelimenin Arapça yazılışına baktığımızda güzel anlamları olduğunu gördük: “Kurtulan, dileğine eren, başarılı olan, üstün gelen.”
Değirmene gittiğim günleri hatırlamışken 'Değirmen Yanı'nı da yazayım dedim. 
Başlıkta kast ettiğim değirmen, Beşikdüzü sınırlarında denize dökülen ve Karadeniz türkülerine konu olan Ağasar Deresi ile Garip Deresi'nin birleştiği yerde üç yolun kavşağına, Şahmelik Köyü topraklarına yapılan Emin Hoca'nın değirmenidir. İşte o mevkiye biz 'Değirmen Yanı' deriz.
Emin Hoca'nın değirmeni, Garip Deresi'nin suyu ile çalışır. Yaz mevsiminde sular çekilir ve derenin suyu değirmenin çarkını döndürmeye yetmeyince, vatandaş daha aşağıdaki Pirali Değirmeni'ne gider. Ben taşlar üzerine yazılı isimlere Pirali Değirmeni yolunda rastlamıştım.
Güney Mahalle'de yaşayıp da Değirmen Yanından geçmeyen, orada mısır öğütmeyen, yanındaki kahvede oturup çay içmeyen yoktur.  Her ailenin değirmen görevlisi, haftada bir yahut on günde bir değirmenin yolunu tutar. Kim bilir ben de kaç defa sırtımda 1-1,5 got (bir ölçü birimi) mısır ile değirmen yanına inip Güney Mahalle'ye çıkmışımdır. Kasabaya gidiş gelişlerim hariç.
Kısacası, Güney Mahalle'de yaşayanların hayatında 'Değirmenyanı' hep vardır. 
Bizim Değirmen yanı, insanların toplandığı bir merkezdir. Her köyün ya da mahallenin hayatında bir toplanma yeri, 'değirmen yanı' gibi bir yer vardır diye düşünüyorum. Erkeklerin kâğıt oynamak, vakit geçirmek ve çay içmek için de buluşma yeridir, Değirmen Yanı. Azmi Güdü, değirmene sekiz metre mesafede köprünün kenarına, erkeklerin çay içmesi ve oturup sohbet etmesi için kerpiçten tek katlı, iki gözlü bir bina yapmıştı. Aslında burası bir kahvehanedir. 
Binanın küçük bir bölümü bakkaliye malzemeleri için ayrılmıştı. Burada ekmek, şeker, tuz, yağ, helva, çay, buğday unu, bisküvi gibi gıda maddeleri satılır. Ayrıca burada gaz lambası camı, bel lâstiği gibi köylünün acil ihtiyacı olan maddeler de satılmaktaydı. Çikolata satıldığını hatırlamıyorum. Satılıyor olsa da ben hiç almadım! 
Bu kahvehane binasını 1967 yazındaki büyük sel, tabanından silip götürmüştür. Suyun o yüksekliğe çıkmasına, hele de kerpiçten bir binayı temelden söküp götürmesine kimse akıl erdirememişti o günlerde. 
Değirmen yanı sadece Güney Mahallelinin uğrak yeri değildir. Bize göre daha yukarıdaki Kalegüney Köylüleri, iki derenin arasında kalan ve kertil denilen adada yaşayanlar ve Abdallı (Yeşilköy) köylülerinin de uğrak yeridir, değirmen yanı. 
Çarşımız, kasabamız olan Beşikdüzü'ne, Değirmen Yanı'ndan geçerek gideriz. Çarşıdan gelirken Değirmen Yanında kamyondan ineriz. Kamyondan dedim, çünkü o zaman ulaşım vasıtamız kamyondu. Sadece Güney Mahalleli değil Kalegüney köylüsünün bir bölümü de Beşikdüzü'ne gitmek için Değirmen Yanından geçer. 
İnsanlar Değirmen Yanından geçer de Ağasar Deresi'ni nasıl aşar?
Tabii ki 'Şahmelik Köprüsü' denilen kemer köprüden geçerek. Köprü, altındaki gölden hayli yüksektedir ve görkemli bir görünümü vardır. Mimari tarzına ve bu görünüşüne bakarak köprünün çok eski tarihlerde yapıldığını zannederdim. Mustafa Günaçtı ağabey (Mahallede ona 'Aslan'ın Mustafası deriz), “Köprü 1951 yılında yapıldı. Henüz 11 yaşındaydım ama inşaatında ben de çalıştım. Köprüyü Civanuğu Usta yaptı” dedi. Bugün üçüncü nesil Civanuğularına sorsak, dedelerinden hangisinin bu köprüyü yaptığını acaba bilebilirler mi?
Hepsi bu kadar değil. Değirmen Yanı daha ne hikâyeler barındırıyor!