Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Selim EROĞLU


‘’DENEME’DEN OLMAZ’’

‘’DENEME’DEN OLMAZ’’


Deneme’den Olmaz, hemşerimiz, hocamız Hüseyin Özbay’ın son yayınladığı kitabının adı. Hocam, hem akademisyen hem yazar. Bizde hem akademisyen hem yazar çok azdır. Hocam, her iki özelliği şahsında mecz ettiği için kendisini tebrik ediyorum.

   Hocam, “Selim Hocam’a dostluk ve muhabbetlerimle…” veciz ifadesiyle imzalayıp göndermeseydi eserden haberim olmayacaktı.

   Eser tam 360 sayfa. Temelde “Düşünceler, Kaygılar, Hayaller”, “Anılar, Esintiler” ve “Yakınmalar, Dokunuşlar” üst başlıklarıyla üç bölümden oluşuyor. Başlıklardan da anlaşılacağı gibi kısa kısa, deneme, anı ve yorumlardan meydana geliyor.

   Eseri kısa sürede büyük bir şevkle ve muhabbetle okudum. Çok da istifade ettim. Okuduktan sonra, okuduklarımın tesiriyle yazmak için kendimde daha büyük bir cesaret buldum.

   “Söyleyecek sözü olup da söylemeyenler, doğumu içeride bırakıp öldürenler gibidir” diyor Hocam sayfa 15’te.

   Hepimizin söyleyecek bir şeyleri yok ki. Önemli olan söylemeyi fiiliyata dökmek. Hocam, deneme hakkında yine 15’inci sayfada şunları söylüyor ki bence önemli:

   “Deneme, bir içlenme ve boşalma sürecidir, aynı zamanda. Hem bu yanıyla o, hem psikoloji, hem de dil ve üslup tercihi bakımından şiire benzer. Şiirde bir kurgu yoktur, denemede de.  Deneme bu özelliğiyle de “sahih benlik” gösteren doğrudan bir ifadededir.’’

   Kitapta hemen hemen her konudan bahsedilmiş. Temas edilmeyen mevzu kalmamış gibi.

   Değinilen konulardan anlaşıldığına göre, Hocam, Türkiye’nin dışında Balkanlar’da ve Türk Cumhuriyetleri’nde de görev yapmış. Oraların coğrafyasını, kültürünü, adetlerini, tarihini, duyarlı bir aydın gözüyle tanıma imkânı bulmuş. Yaşadıklarını, gözlemlerini, önerilerini, mukayeseli bir şekilde önümüze sermiş.

   Yazılarda, yer yer, felsefi, psikolojik ve sosyolojik değinmeler var. Eserde çok sayıda Batı’da ve Doğu’dan şair, yazar, düşünür ismine rastladım. Hocam anlaşılıyor ki çok okumuş ve de okuyor. Okuduklarını milli süzgecden geçirerek sentezlemiş ve bizlere sunmuş.

   Anladım ki okumadan yazılmıyor. Yazmak, daha doğrusu doğru yazılar yazmak için çok okumak gerekiyor. Yazmak bir birikimdir ve devamlılık ister. Bir anda mükemmele ulaşılmaz. Mükemmele ulaşmanın yolu sürekli, bıkmadan, üşenmeden yazmaktan geçer. Pes etmemek gerekir. İnsan, önce, başkaları için değil, kendisi için yazmalıdır. “Kim ne der, yoksa beni kınarlar mı” düşüncesi yazmanın önündeki en büyük engeldir. Yazmak, cesaret işidir. Korkaklar yazamaz. Yazı yazmak cesurların işidir.

   Eserin en çok dili ve üslubu dikkatimi çekti. Hocamın dili, mesleğinden olsa gerek, oldukça akademik. İçinde şu ana kadar hiç duymadığım çokça kelime, kelime grubu ve özellikle terimler var. Batı kaynaklı kelimeler de çoğunlukta. Alışılmadık bağdaştırma bir hayli fazla. Bu durum anlaşılırlığı ve okuma hızını oldukça etkiliyor, hatta yavaşlatıyor. Birikimi olmayan, ilkokul ve lise öğrencilerinin okuması, anlaması çok zor gibi gözüküyor.

   Hocam, bir bakıma dilimizi zenginleştirmiş. Yeni yeni kelimeler türetmekten çekinmemiş. Bunların izahını da yapmış. Mesela bir yerde “kargolatmak” geçiyor ki ilk defa karşılaştım ve de neden olmasın, çok doğru kanaatine vardım. Postalamak oluyor da kargolatmak neden olmasın.

   Eserin içinde, Karpu Kale, Kesikkaya, Ambartepe, Terme çayı…  gibi özel isimlerin olduğu çocukluk ve gençlik anıları var ki bize bizden artı bir değer katıyor. İlgiyle okunuyor.

   Kanaatim şudur: Hüseyin Hocam’ın, büyük bir iştiyakla kaleme aldığı “Deneme’den Olmaz” ı okunmadan olmaz. Okumadan da deneme olmaz. Ben okudum, hem çok şey kazandım, hem de mutlu oldum. Okumak mutlu ediyorsa bundan daha güzel bir şey olabilir mi? Deneyin sizde göreceksiniz. Neyi mi? Deneme’den Olmaz’ı.