Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Yılmaz İMANLIK


DENİZ KOKULU BİR ESER ?DENİZ YOKSUNU?


Bazen ha­ya­tın, yol­la­rı­mı­za ser­di­ği di­ken­le­rin üze­rin­de yü­rür­ken ayak­la­rı­mız­dan çok, ru­hu­muz acır ya


Et­ra­fı­mız­da sa­yı­sız­ca dos­tu­muz var­ken zaman zaman yal­nız­lı­ğın gir­da­bın­da bo­ğul­du­ğu­mu­zu his­se­de­riz ya


İnsan­la­rın bizi an­lı­yor­muş gibi yapıp as­lın­da her­ke­sin çı­kar­la­rı­nın pe­şin­de bir oyun oy­na­dı­ğı­nı fark ede­riz ya?


İşte o zaman sı­ğı­na­cak kuytu li­man­lar ara­rız.


Ve bizim için en kuytu li­man­lar her zaman ki­tap­lar ol­muş­tur.


Ki­tap­lar yü­re­ği­mi­zi ema­net ede­bi­le­ce­ği­miz en gü­ven­li li­man­dır?


Evet, Ferda Yal­çın´ın ?Deniz Yok­su­nu? eseri işte bu kuytu li­man­lar­dan biri. Adı­nın Deniz Yok­su­nu ol­ma­sı al­dat­ma­sın sizi. Onda bütün de­niz­le­rin yü­re­ğin­den da­mı­tıl­mış, ru­hu­nu­za son­suz se­rin­lik­ler veren dal­ga­lar bu­la­bi­li­yor­su­nuz. De­ni­zin or­ta­sın­da küçük ba­lık­çı ka­yı­ğı­nız­la ken­di­ni­zi di­le­ye­bi­le­ce­ği­niz uzun so­luk­lu bir yol­cu­luk sizi bek­li­yor. Ki­ta­bın içine doğru de­rin­le­me­si­ne dal­dı­ğı­nız­da sa­hil­de ca­nı­nı­zı sıkan her şeyi ge­ri­de bı­rak­tı­ğı­nı­zı dü­şü­nü­yor­su­nuz. Ya­ka­moz­lar en ih­ti­şam­lı ha­liy­le göz­le­ri­ni­zi süs­ler­ken mar­tı­la­rın se­siy­le içi­niz­de uyu­yan me­lo­di­le­rin ye­ni­den du­dak­la­rı­nı­zı öp­tü­ğü­nü his­se­di­yor­su­nuz.


Deniz Yok­su­nu as­lın­da bir­kaç türü için­de ba­rın­dı­ran yel­pa­ze­si geniş bir kitap. Ço­ğun­lu­ğu de­ne­me­ler­den olu­şu­yor ya­zı­la­rın. Ara­la­ra ge­lin­cik­ler mi­sa­li şi­ir­ler ser­piş­ti­ril­miş ve bu yol­cu­luk­ta size te­bes­süm eden küçük hi­ka­ye­cik­ler? Oku­duk­ça daha da ha­fif­le­di­ği­ni­zi his­se­di­yor­su­nuz. Yü­re­ği­ni­zin ka­na­dı han­gi­si­ne de­ğer­se. İster de­ne­me, ister soh­bet, ister hi­ka­ye, ister satır ara­la­rı­na da­mı­tı­lan şi­ir­ler?


Onun sa­tır­la­rın­da ke­li­me­ler, usta bir hey­kel­tı­ra­şın elin­den çık­mış gibi yeni şe­kil­ler ve yeni an­lam­lar ka­za­nı­yor. Dili de­rin­le­me­si­ne iş­li­yor Ferda Yal­çın. Küçük bir pa­rag­raf­ta as­lın­da kos­ko­ca bir de­ni­zin içine çe­ki­yor sizi hiç far­kı­na var­ma­dan. Onun ka­le­mi­nin ucun­da dans eden ke­li­me­le­rin bü­yü­sü­ne ka­pı­lı­yor­su­nuz adeta.


De­rin­le­re dal­dık­ça onun ya­zı­la­rın­da­ki içsel yan­gın­la­rın ru­hu­nu­zu sar­dı­ğı­nı his­se­di­yor­su­nuz. Ke­li­me­le­rin ate­şin­de yanan yü­rek­le­ri hangi de­ni­zin suyu sön­dü­re­bi­lir ki? Ama siz yan­gın­la­rı sön­dü­recek suyu yine onun say­fa­la­rı ara­sın­da kürek çe­ker­ken bu­la­bi­li­yor­su­nuz. Ara­la­ra ser­piş­ti­ri­len şi­ir­ler­de en sar­sın­tı­lı iç sa­vaş­lar­da­ki kılıç şa­kır­tı­la­rı­nı du­yu­yor­su­nuz.


Deniz Yok­su­nu as­lın­da de­ni­zi yü­re­ği­ni­ze ge­ti­ri­yor?