Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet TÜRKAN


DEP YAHU YA DA NE OLACAK HALİMİZ -1

DEP YAHU YA DA NE OLACAK HALİMİZ -1


 Geçen hafta yazdığım yazıdan sonra daha önce yazdığım ve içimi döktüğüm hal-i pür melalimizi anlatan yazımı tekrar paylaşıyorum.
“Girdim ilim meclisine eyledim, kıldım talep
Dediler ilm geride "illa edeb illa edeb"
                                                (Figâni)
Yukarıda verdiğimiz şair Figânî'nin bir beyitinden hareketle eğitimimizin bir yarasına parmak basmaya, kısa bir açıklık getirmeye çalışacağız.  Daha önce bir yazımızda “Nerede Yanlış Yaptık Ya Da Zombiler”  ve “Neler Oluyor Bize” diyerek gençlerimizin toplumsal duyarsızlıklarını, dünyaya ve sosyal hayata kendini kapatmalarını yine evlatların anne ve babalarına olan edepsizliklerini anlatmaya çalışmıştım. Aslında problem toplumumuzun her kademesinde var olan bir problem. Bu problem nerelerden kaynaklanıyor kendimizce irdelemeye çalışalım.
Bugün toplumumuzda yetişen insanlarımızın büyük çoğunluğu sadece olayın görünen tarafına bakıp ona göre karar veriyorlar. Bu karar da tabiatıyla eksik kalıyor. Geçenlerde bir vesile ile bir esnafın önünde bekliyordum. Yan dükkân ise ekmek satan bir büfe idi. Ekmek alacak olan yaşlıca bir vatandaş bekledi bekledi adam epey sonra geldi. Doğal olarak adam büfeyi işleten kişiye, “Kardeşim ne zamandır seni bekliyorum nerelerde kaldın.” der demez sanki suçlu ekmek almaya gelenmiş gibi esnafımız vatandaşı çocuk azarlar gibi azarladı. Adamcağız da ekmeğini alıp boynunu büküp gitti. Sayın esnafımız hiçbir şey diyemeden boynunu büküp gitmesine rağmen adama bir süre daha hakaret edip söylenmeye devam etti. Esnaf dediğimiz sabırlı ve edepli olması gerekmez mi? Yaşlı bir adamı böyle azarlamak hangi edebe sığar. İşte çok basit bir edep örneği. Şair ne güzel demiş:
Ne sâl iledir ne mâl iledir
Beyim ululuk kemâl iledir
Sözü toplumumuzdaki eğitim bakış açısına getireceğim. Öğrencilerimize, talebelerimize sadece bilgi vermek eğitim değil. Bilgi ile birlikte edebi de verebiliyor muyuz işte o zaman gerçek eğitimi yapıyoruz demektir. İşte o zaman bilgi yüklü ama cahil olan nesil yetiştirmemiş oluruz. Bilgi ve edep birbirini tamamlayan iki ana eğitim unsurudur.
Öğretmenini kendine en büyük rakip gören ve ona gösterilen saygı ve sevgiyi başka anlamlara çeken bir toplumda yaşıyoruz. Öğretmeni ile ilişkileri birincil olan, ona saygı duyan, öğretmenlerinin dileklerini ve tavsiyelerini dikkate alan öğrenciler arkadaşları tarafından “Bak bak nasıl da yalakalık yapıyor” diye aşağılanıyor. Kısaca meşhur deyimle mahalle baskısı yaparak iyiliğe yönelmiş öğrencileri öğretmenlerinden uzaklaştırıyorlar.
Şu bir gerçek ki edebin ön planda tutulmadığı eğitimin, irfan duygusu ile birlikte verilmeyen eğitimin, bizi biz yapan Anadolu'nun manevi değerleri ile birlikte verilmeyen eğitimin toplumu kazandırdığı nesil işte anasını, babasını ve öğretmenini döven, kesen doğrayan bir eğitim oldu. Hatta edepsiz eğitim almış insanların toplumda daha tehlikeli insanlar olduğunu örnekleri ile son zamanlarda fazlasıyla görüyoruz.
Yine geçenlerde bir dolmuş seyahatinde konuşan iki kız öğrenciye kulak misafiri oldum. Kızlarımız diyorlar ki:” Filanca hocaya, filanca müdür yardımcısına son gün erkek arkadaşımı getirip hesabını sorduracağım. Ben de ağzıma ne geliyorsa söyleyeceğim. Nasıl olsa mezun oluyorum bana bir şey yapamaz…” diye sıralıyordu.