Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Mehmet TÜRKAN


DERDİNE ÂŞIK OLMAK


Bu haftaki yazımda da herkesin her şeyi söylediği bir gündem yoğunluğunda aşktan sevgiden yana birkaç tatlı söz söylemek, insanların gönlünde bir tatlı tebessüm oluşturmak istiyorum.

                                 ?Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl âşina beni

Bir dem belâ-yı aşkdan etme cüdâ beni? (Fuzûlî)

(Ya Rab beni aşk belasıyla daima baş başa kıl, beni aşk belasını bana dost tanıdık kıl;  bir an bile olsa beni aşkın belasından uzak bırakma.)

            Bu beyiti birçok kişi bilir. Birçok kişi ara sıra dilinde terennüm eder. Az çok mürekkep yalamış kişinin duyduğu bir beyittir. Olsun, ben de bu beyitle ilgili birkaç kelam etmek istiyorum.

            Fuzuli´nin Leyla ve Mecnun adlı mesnevisinde söylenen bir gazelden alınmış olan bu beyit aslında bir hazin aşk hikâyesinin dile getirilmesi aynı zamanda bir tasavvufi gerçeğin terennüm edilmesidir.

            Leyla´nın aşkıyla çöllere düşen ve adı Kays iken Mecnun olan oğlunun bu haline çok üzülen ve aynı zamanda bir kabile reisi olan babası onu çöllerde arar bulur. Halk içinde adı deliye yani mecnuna çıkmış olan oğlunu alıp dertlerinden kurtulması için Ka´be´ye götürür. Oğluna dertlerinden, acılarından kurtulması için Allah´ın evinde, ona misafir olmuş ve bimâr olarak dua etmesini söyler. Babası oğlunun dertlerine derman olması için Allah´a yalvarırken oğlu Kays´ın Ka´be kapısı ile Hacer´ül Esved´in arasındaki kısım olan ve duaların geri çevrilmediğine inanılan Mültezem´e ellerini koymuş yukarıdaki beyiti söylediğini duyar. Anlar ki oğlunun duçar olduğu bu derdin dermanı yoktur. Babası dertlerinden kurtulması için dua ederken oğlu derdinin daha da artması için dua eder.

            Kays, bu duayı ederken gözyaşları içinde kendisinden geçmiş vaziyettedir. Bu dua bilmeyenin anlayamayacağı kadar bir imanın ve muhteşem bir aşkın duasıdır.

            İlk bakışta çık saçma gibi duruyor. Aşkın acısından ve hicranın ızdırabından çöllere düşmüş aklını yitirmiş bir adamın tam tersi dua etmesi gerekirken duaların geri çevrilmediği Mültezem´de aşkının daha da artması için dua ediyor. Leyla´ya kavuşmayı değil onun aşkının verdiği ızdırabın daha da artmasını istiyor.

            Bu duada aslında birçok unsur vardır. Fuzuli bu mesneviyi yazarken kendisini Mecnun´un yerine koyduğunu ve onun diliyle aslında kendi aşkını ve acısını dile getirdiğini söylüyor. Leyla vü Mecnun´da beşeri aşktan gerçek aşka bir geçişin hikâyesi vardır.  Sevgili Leyla iken Mevla olmuştur. 

Fuzuli mutasavvıf bir insandır. Tasavvufta sevgili Allah´tır ve onun verdiği ızdırap ve acılar kişiyi kemal derecesine çıkaracak unsurlardır. O yüzden âşıklar sevgiliye kavuşmayı değil çoğu zaman onun verdiği aşk acısının daha da artmasını, sevgilinin verdiği sıkıntıların katlanarak çoğalmasını isterler. İlk anlamına baktığımız zaman Leyla´ya olan aşkının daha da artmasını ve bir an bile ondan ayrı kalmasının kendisi için felaket olacağını söylüyor gibi görünse de aslında belki de Allah´a olan aşkının daha da artmasını bir an bile onun aşkından ayrı kalmak istemediğini söylüyor olabilir. Bir diğer söyleyişle Mecnun Ka´be´nin Mültezem´ine yapışmış ve içindeki Allah aşkının daha da artmasını ve bir an bile aşk acısının azalmamasını istiyor olabilir. Yani o; aşkın, hasretin, hicranın, ayrılığın en son derecesine gelmek ve ?fena fillah?a ermek istiyor.

Sözümü yine Fuzuli´nin benzer bir beyiti ile bitirmek istiyorum.

?Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib,

Kılma derman kim helakim zehr-i dermanındadur.?

(Ey tabip! Ben aşk derdinden memnunum, ondan yana bir sıkıntım yok, beni iyileştirmeye çalışmaktan vazgeç; benim asıl felaketim, helakim senin bana derman olmandır.)