Bugün, 23 Nisan 2024 Salı

Selim EROĞLU


DIBIRIM İŞLER

DIBIRIM İŞLER


    Haliyle başlıkta yer alan ''dıbırım'' kelimesinin , daha doğrusu sıfatının ne manaya geldiğini bilememiş, ilk defa duymuş olabilirsiniz.
    Nereden çıktı bu 
''dıbırım'' diye de düşünebilirsiniz.
    Birileri bir kelimeyi günlük dilde kullanıyorsa o kelimeyi yok sayamayız. Velev ki kullanan ne manada kullandığını bilmiyor olsa bile.
    Bilenler bilir, bizim köyde meşhur mu meşhur Çaycı Yusuf var. Yarım asra yakındır çaycılıkla iştigal eder. ''Çaycı'' sıfatını da anasının ak sütü gibi hak ederek elde etmiştir. Dile kolay, çaycılık gibi maharet isteyen bir işi yarım asra yakın devam ettirmek her babayiğidin harcı değildir. Bir defa mesleğinize hem aşık hem de sadık olmalısınız. Aynı zamanda insan sarrafı olmak gerekir. Hele Eyüp sabrınız yoksa hiç sahaya çıkmayın.
    Burası, yani ''Yusuf'un Çay Ocağı'' her türlü meselenin konuşulduğu, tartışıldığı, karara bağlandığı ya da sürüncemede bırakıldığı bir nevi ''demokrasi meydanı'' gibidir. Burada bir mesele konuşulmamışsa o henüz mesele olmamış demektir. Konu ayrımı yoktur. Her türlü, her türden mesele dile getirilir. Konuşulan her mevzuya Çaycı Yusuf mekan sahibi hasebiyle hem vakıftır hem müdahildir. En azından kulak misafiri olmadığı mevzu yoktur, olamaz. Köyde Çaycı Yusuf'un  bilmediği mevzu düşünülemez. O, bir mevzudan haberdar değilse o mesele Kocaman sınırları içinde mevzu olmamış demektir.
    Çaycı Yusuf, bütün mevzularda ''doğal bilirkişi''dir. Adeta çözüm merkezi gibi icra-yı faaliyet eder.  Davayı uzatmayı hiç sevmez, hemen karara bağlar. Tarafları, şahitleri dinler, gerekirse yerinde keşfe çıkar  ve anında karar verir. Geciken adaletin adalet olmadığına inanların başında gelir. Bir, bilemedin iki celsede en netameli bir mevzuyu bile karara bağlar. Kimseye eyvallahı yoktur. Kişilerin yüzüne karşı hiç çekinmeden ''sen haksızsın, sen de haklısın'' diye haykırır. İtiraz eden olursa '' sus otur, sen haksızsın işte'' deyip sarı kartının gösterir. Bu yönüyledir ki '' köy büyüğü'' unvanını almıştır. Verdiği kararların temyizi yoktur.
     İşte dıbırım kelimesini ilk defa ondan duydum, sürekli de duymaya devam ediyorum.
    İnsanların içinde boğulduğu bazı meseleler onun topuğunu bile ıslatmaz. Çünkü yarım asırdır halkı dinler,  onlara kulak verir. Siz giriş bölümünü söyleyin o sonucu hemen tayin eder. Leb demeden leblebiyi anlama gibi bir yeteneğe sahiptir. Belki alim değildir amma arif olduğu şüphesizdir.
    Çoğu kere şahit olmuşumdur; vatandaş çay ocağında aralarında hararetli hararetli bir mesele tartışır, icabında kavga eder. O, konuyu hemen kavrar. Kavga ettiğiniz mesele ''dıbırım işler'' , siz ne yapıyorsunuz, kapatın bakayım meseleyi deyip olayı sulha bağlar.  Verdiği kararın temyizi olmadığından mevzu tatlıya bağlanır, akabinde huzur ve güven ortamı sağlanır. Ondan sonra gelsin çaylar, gitsin çaylar. Bir işin dıbırım olduğunu Çaycı Yusf  nasıl ve nereden anlar?
    Hiç şüphesiz yarım asırlık mesleki tecrübesiyle.
     Bizzat bana itiraf etti, '' yangına körükle gitsem birçok dıbırım iş, anında dünya meselesi haline gelir, olacakların önüne kimse geçemez. Ben bir nevi sigorta vazifesi görüyorum'', demişti, elhak doğrudur.
    ''Dıbırım'' kelimesi,  hiçbir yerde, hiçbir yörede,  hiçbir eserde , hiçbir sözlükte geçmiyor. Demek ki orijinal bir kelime.
    Kendisine sordum  ''dıbırım deyip deyip duruyorsun, nedir bu dıbırım, manasını biliyor musun'' diye. Dıbırım, basit, sıradan , önemsiz… demek dedi. Bir  nevi incir çekirdeğini doldurmayan demekmiş.
     Halkın çoğuna göre mühim işler, Çaycı Yusuf'a göre dıbırım işler. Çünkü o, perşembenin gelişini çarşambadan anlıyor. İyi ki de anlıyor. Bir de anlamasaydı bunca yıl nasıl esnaflık yapardı, sosyal barış, huzur ve güven ortamı nasıl sağlanırdı?
    Velhasıl her meseleyi büyütmemek lazım, ''dıbırım işler'' deyip geçmek lazım. Ne de olsa dıbırım. Pireyi deve yapmanın ne alemi var. Pireden deve olmaz.
    Artık ben de öyle yapıyorum. Dıbırım işler deyip geçiyorum.