Bugün, 4 Mayıs 2024 Cumartesi

Hasan ÖZDEMİR


DİNSİZ NE DEMEK?


Halaçoğlu, saygı duyduğum ve fikirlerini benimsediğim profesör ünvanlı bir bilim adamıydı. Büyük önder Atatürk´ün kurduğu Türk Tarih Kuru-mu´na yıllarca başkanlık yaptı. Yaptı yapmasına da geçen hafta içinde öyle bir söz etti ki, bu söz kendini bitirdiği gibi partisini de büyük sıkıntılara soku-verdi. Neymiş efendim partilerin dini olması gereki-yormuş. Böyle diyor Halaçoğlu. Bir de sözümün arkasındayım diye hatasında diretince, sayın Bah-çeli grup başkanvekilliği görevine son verdi Halaç-oğlu´nun. Yapması gerekeni yaptı Bahçeli.

Kalben inanan, inandığını dili ile söyleyen kimse mümindir, Müslüman´dır. İnanç esaslarını inkar etmedikçe o kimseye dinsiz veya kafir denemez. Başkalarını kötülemek, onların kusur ve hatalarını teşhir ederek kendini temize çıkarmak doğru olmadığı gibi, Allah´ın kimi affedip kimi affetmeyeceği hususunda hüküm vermek de kimsenin yetkisinde değildir. Müslüman, başkaları-nın kusurları ile meşgul olmamalı, kendi kusurlarını düzeltmeye çalışmalıdır.

Bu konuda söylenen bir hadiste şöyle buyrulmuştur:

?Her kim bir adama: Ey kafir veya dinsiz der de o adam dediği gibi değilse, o sözler bunları söyleyene döner.? (Müslim, İman, 112)
O halde Müslüman´a düşen, başkalarında gördüğü kötü davranışları yayarak onları üzmek değil, öğüt vermek ve yapıcı bir şekilde uyarıda bulunmaktır.

Bir Müslüman´a kafir veya dinsiz demek son derece sakıncalıdır. Çünkü başkasının kafir olmasına razı olmak demektir ki bu, bir Müslüman için düşünülemez. Kaldı ki bir Müslüman´ın dinsizliğine, kafirliğine hükmetmek çok zordur. Sözü edilen bu konu insanlar tarafından değerlendi-rilebilecek bir husus değildir. Hassas bir konudur.

Böyle olmakla birlikte siz, cumhurbaşkan-lığı seçiminde çatı aday olarak çıkarılan İhsanoğ-lu´nu bu dinsiz dediğiniz partiyle ortak olup destek-lemediniz mi sayın Halaçoğlu? İşinize gelince dini bütün parti, gelmeyince dinsiz parti öyle mi? Rah-metli ağabeyim yıllarca dinsiz dediğiniz o partinin üyesiydi. Beş vakit namazını kılar, her sabah namazından sonra da Kuran-ı Kerim okumadan başını yastığa koymazdı. Hatta 1980´li yıllarda astsubay olarak görev yaptığı Ankara GES komu-tanlığında çalışırken bile beş vakit namazını bırak-mamış, emeklilik süresi dolunca da bir dakika bile beklemeden emekli olmuştur. Profesör olarak size düşen görev, istemeden ağzınızdan çıktığını umdu-ğum o söz karşısında, hem de mübarek Ramazan ayında ilgililerden özür dilemektir. Özür dilemek bir erdemdir sayın Halaçoğlu.

Kalın sağlıcakla