Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Selim EROĞLU


DİYET


Yazarımız Ömer Seyfettin´in Kaşağı´dan sonra sosyal içerikli diğer bir hikayesi Diyet´tir.

Yazar İlkinde bir nesneyi burada ise bir kavramı isim olarak tercih etmiş.

Diyet kavramının anlamı günümüzde hemen hemen unutulmuş durumda. Onun yerine daha ziyade sağlıkla ilgili anlamı kullanılır olmuş. Sağlığı korumak veya düzeltmek amacıyla uygulanan beslenme düzeni, perhiz, rejim
anlamına geliyor diyet.


Bu hikayede ise hukuki terim olarak karşımıza çıkıyor.

İslam hukukuna göre, öldürme ve yaralamalarda suçlunun ödemek zorunda olduğu para veya mal, kan parası,kefaret demek.

Hikayede ünlü kılıç ustası Koca Ali, bir iftiraya uğrar. Bir koyunu çaldığı etini yediği, postunu da dükkanında sakladığı iddia edilir. İftirayı atanlar delilleri de sağlam tutmuşlardır. Dükkanın önünde kan izleri vardır. Koyun postu içeride
bulunmuştur. Üstelik Koca Ali, gece dışarıda görülmüştür. Yalancı şahitler de hazırdır. Mahkeme kurulur. Zahiri sebepler Koca Ali´nin suçu işlediğini göstermektedir. Koca Ali ´nin hırsızlık yapacağına hiç kimse ihtimal vermez. Fazla konuşmayı sevmeyen, esrarengiz bir kişiliğe sahip olan Koca Ali suçsuz olduğunu bir türlü ispatlayamaz. Mahkeme hırsızlığın karşılığını Koca Ali´nin kolunun kesilmesi hükmeder. Karar bir gün sonra infaz edilecektir. Nafakasını kollarını kullanarak kılıç yapıp temin eden ve ustalığı cihana yayılmış olan Koca Ali, bundan sonraki ömrünü kolu kesilmiş olarak devam ettirecek ve herkese muhtaç olacaktır. Koca Ali, şahsiyetli, kimseye eyvallahı olmayan aynı zamanda kimsesi de olmayan gariban birisidir. Kolunun kesilmesine mani olacak tek bir çare vardır. 24 saat içinde mahkemenin belirlediği diyeti ödemek. Koca Ali´nin bunu karşılayabilecek maddi gücü yoktur. Mahalleli diyeti ödemek için çare arar. Bu para koca mahallede sadece Kasap Hacı´da vardır. Konuşmaya çalışırlar. Koca Ali çalışır sana diyetini öder derler.


Kasap Hacı, ömür boyu çalışmak şartı ile Koca Ali´nin diyetini ödemeye razı olur. Diyeti ödenen Koca Ali bunun karşılığında Kasap Hacı´nın emrinde çalışmaya başlar.


Ne var ki çok mendebur biri olan Kasap, Koca Ali´ye hiç iyi davranmaz. Sürekli aşağılar ve hakaret eder. Koca Ali ne zaman dinlenmek istese ?diyetini ben verdim, yoksa kolsuz kalacaktın? der. Bir gün böyle, iki gün böyle; artık
Koca Ali, bu aşağılamalara daha fazla tahammül edemez. Kasap´ın aynı cümleleri bir daha kurduğu sırada kolunu tezgahın üzerine koyar, diğer koluyla satırı hızlıca vurur ve kolunu keser, kasabın suratına fırlatır. ?Al diyetini? der.
Kanayan yarasını gömleğiyle sararak hızlıca dükkandan çıkar. Nasıl meçhulden geldiyse yine meçhule gider.

Bir nevi Koca Ali, benim hürriyetim, şahsiyetim, insanlığım, kolumdan daha önemlidir, hergün ölmektense bir gün ölürüm der. Kahramanlar bir gün, korkaklar hergün ölür.

Yapılan iyiliği başa kakmak en büyük zulümdür. Hani sağ elin verdiğini sol elimiz görmeyecekti?


Diyet borcu en ağır borçtur.


Onun için sık sık duyuyorum, benim kimseye diyet borcum yoktur diye. Diyet borcumuz varsa da hamiyetperver insanlara olsun. Onlar yaptıkları iyilik için karşılık beklemeler.


Bir söz var çok hoşuma gider;


?İyilik yapar gibi görünmeyi, iyilik yapın ve görünmeyi.?


Rahmetli dedem sık sık söylerdi, ne demek istediğini Diyet´i okuduktan sonra daha iyi anlıyorum.


Geçme namert köprüsünden i


Seller alsın seni

Yatma tilki gölgesinde

Aslan avlasınseni

Dedemin nasihatine harfiyen uyuyorum. Böylece yaşadığımı anlatıyorum. Diyeti okumak zor geliyor diyenlere filmi de var. İzlemenizi tavsiye ederim.