Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

B.Rahmi ÖZEN


DOĞA İNSANDAN ÖÇ MÜ ALIYOR

DOĞA İNSANDAN ÖÇ MÜ ALIYOR


Onlar kirletti diye çevremizi kendi kaderine terk edemeyiz!

Eğitimli insan, hiçbir olumsuz eylemi, kendi kaderine terk etmez.

Biliyoruz ki; yüreği ve beyni kirli insanlar işledi bu cinayetleri. Ancak yine yüreği erdemli, yüreği doğa sevgisiyle dolu insanlar diriltecek, her şeyi! Ötekilerden farklılığımızı göstermeliyiz! Sorumsuzlardan, bencillerden, hırslarına ve günübirlik çıkarlarına tutsak olup, bu güzel ırmakları, bu güzel toprakları, bu güzel çevreyi kirletenlerden farklı yanımızı göstermeliyiz.

Gönüllerimizi Rabbimizin bize tertemiz teslim ettiği ve hep bir ölçü içinde korunmasını istediği doğaya, çevreye, insanın mutluluğuna adamalıyız.

 Sıvayalım kolları, yetkililer gelinceye dek, en azından toplayabileceğimiz şu pet şişeleri, kavanoz kutularını, naylon poşetleri, kâğıt parçalarını, çuval atıklarını, lastikleri toplayabiliriz.

 Deniz ve üstümüzdeki gök, masmaviydi. Biz kararttık, beyaz bulutları. Önce yüreklerimiz kirlendi, sonra kirlettik, her şeyi. 

Şunu bilelim ki; gülü dermek isteyen adamın elleri kanayacaktır.

İhtiyar adam, belli ki; bu yolda çok mücadeleler vermişti;

Karıncanın ‘Hicaz yolculuğu öyküsünü’ geldi aklıma. ‘Karınca; ‘Hicaz’a gidiyorum demiş,’ de; insanlar; ‘bu ayaklarla, bu adımlarla mı?’ demişler. Karınca; ‘gidemezsem de yolunda ölürüm ya ,’ demiş.

Yazık olmuş sahilin yeşiline.

Biz, gönderdik yeşili sürgüne. Yeşil, alıp gidince başını; beton bloklar yükseldi, göklere. Yeşille birlikte her şey gönderildi sürgüne; kuşlar, arılar, kelebekler, çiçekler...

Geri getirmeliyiz onları.

Kimse, utanç duymadı bu korkunç sürgünden ve bu korkunç manzaradan.

Bir daha geri dönmeyecek, onlar.

Ürpermeli ve korkmalı; ‘ben, insanım,’ diyen kişi, bu yıkım tablosundan.

Önce gençliğin yüreğine evrene sığmayan ülküleri ve hayalleri yerleştirmeli. Bizim gibi banknot yüzlü büyükler, günübirlik hırslarımıza uyarak onların önlerine iğrenç tablolar sunmamalı.

Tabiat anamızı, çektiği acıdan kurtarmalıyız.

İnsanoğlu isterse kurtarır doğayı.

Doğayı temizlemek mümkün! Ya beyinleri ve yürekleri bulaştıkları kirlerinden temizleyebilecek miyiz? Aslolan beyinleri ve yürekleri temizlemek. Önce onları kurtarmak bulaşan kirlerinden…

 Doğanın derisini yüzerek günübirlik egolarını tatmin eden zalimlerin ellerindeki bıçakları, baltaları, hızarları alabilecek miyiz?!

Kirli ve kara düşünceleri kör kuyularda boğabilecek miyiz?!

Kara renklerin ve solgun desenlerin yerine, doğanın kalbinden fışkıran doğal renkleri getirebilecek miyiz?

Beyinlere ve yüreklere ak duyguları ve erdemi yerleştirdikten sonra, neden olmasın?

Neden olmasın insan isterse?

Neden olmasın fırça insanın elindeyse dedem, neden olmasın?

Bozgunun alaca karanlığında esmerleşen yürekleri kurtarmak gerek ilk önce.

Kendimiz bozmazsak, önce kirden kendimiz arınırsak ve ışığın düğmeleri elimizdeyse; ışığımız neden aydınlatmasın çevremizi?

 Kutlu davaların her çağda bekçileri ve o davaların çile adamları bulunur.

Emekle kurulmuş kentler, bu çile adamları sayesinde nefessiz kalmayacak, vadesiz ve acı serüvenler yaşamayacak, inşallah.

 Doğa, insanoğlundan öcünü almak için daha fazla kısırlaşmayacak, inşallah. Günahkâr insanoğlunun üstüne; tüm hıncını yüklenip kurşun gibi ağır abanmayacak, inşallah!’

Alalım zalimlerin, acımasızların, insafsızların düdüklerini ellerinden. Alalım ki; kalplerin çarşıları daha çok karalara teslim edilmesin. Doğamızın saçları kesilmesin, gözbebekleri kör edilmesin! Yüreği, daha çok hançerlenmesin,  yıkım görmesin.

Erdemli insanlar, elbet anlarlar; beyin, yürek ve ruh ikliminde acılar tadan insanın yüzüne yansıyan iç dünyasını.

Ne güzel! Herkes, köşe dönmece oynarken; biz, kutlu bir düşünceye el uzatıp güzelliğin ve erdemliliğin meyvelerini toplamak için gülün dikenini ellerinize batırmayı yeğlemişsiniz.

Tüm bunları, çocuklar gül koklasın diye yapacağız.

Dünyayı ebemkuşağının camgöbeği mavisine, yeryüzünü çamların yeşiline, yanakları; kirazların kırmızısına, yürekleri karların beyazına yeniden boyamak için batıracağız ellerimizi dikenlere.  Yüreklerince ak, duygularınca pak, şelalelerin suyu gibi berrak bir dünya kurmak için çileyi dermeyi ülkü edineceğiz, inşallah.