Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Yılmaz İMANLIK


DOSTLARIMIZ

Hayatta ulaşabileceğimiz en büyük ödül, gerçek bir dost kazanmaktır.


Hayatta ulaşabileceğimiz en büyük ödül, gerçek bir dost kazanmaktır. Gerçek dostlarımız yanımızda olmadıktan sonra ne kadar mal mülk, şan şöhret elde edersek edelim gerçekte yine fakir sayılırız. Bazen bir dostumuzun yüzümüze gülmesi dünyadaki bütün servetlerden daha büyük bir nimettir bizim için. Bize doğru uzanan sıcacık bir el, en pahalı şöminelerin bile ısıtamayacağı kadar güzel ısıtır içimizi. Gerçek dostlar yanınızdayken paranın satın alamayacağı şeyleri elde etmek içten bile değildir. Küçük bir kulübede bile yaşasanız her sabah size selam veren, ekmeğinizi bölüşen dalgalara karşı bir bardak demli çayınızı tatlı sohbetinize katık yaptığınız dostlarınız varsa neyleyeceksiniz malı mülkü; neyleyeceksiniz şanı şöhreti, makamı? Gökdelenleriniz olsa insanlar size ulaşmak ve selam vermek için kat kat yukarı çıkmak zorunda kaldıklarında size ulaşsalar bile asık suratlı sekreteriniz, ?Randevunuz var mı?? diye sorduğunda umutsuzca geri dönerlerse ne işe yaradı o zenginlik! Muhabbet etmek, selam vermek, hal hatır sormak için randevu almak mı? Ne menem şeydir şu zenginlik! Dost yürekleri birleştirmek yerine birbirinden uzaklaştırıyorsa olmasın ne çıkar! Fakir ama gönlü zengin gerçek dostlarınız? Ne büyük bir zenginliktir onlar. Dostlar varsa her şeyiniz var demektir. Zamanı geldiğinde mal mülk insanı terk eder ama dostlar, öldükten sonra bile Fatihalarla hatırlamaya devam edecektir sizi. Gerçek dostlar birbirini hiç görmese de kalpten kalbe sağlam bir köprü kurabilirler. Önemli olan kalplerin birlikte olmasıdır. Hayat yolunda ilerlerken belli bir noktaya geldiğinizde arkanıza dönüp şöyle bir bakın. Dostlarınıza bakın? Ya da dost bildiklerinize? Onların size sunduğu tebessümlerin tazeliğini koruyup korumadığına bakın. Mevsimi geçtiğinde solan güllere özenip özenmediklerine bakın. Kim bilir belki de hayatınızdaki dost listesini yeniden gözden geçirmenin ve bazılarını değiştirmenin, yola yeni dostlarla devam etmenin zamanı gelmiştir. Aynı şehrin bembeyaz bulutlarının altında düşlerinizi birlikte yıkadıktan sonra başka şehrin yağmurları sizi alıp götürmüşse bu, paylaştığınız gök kubbenin kalbinde oluşan ilk çatlaktır belki de. Her sabah birbirinize verdiğiniz selam sıcaklığını yitirmişse- ki ayrılıklarla mutlaka yitirecektir- yüreğinizi ısıtan en önemli ateş sönmüş demektir. Yoksa uzaktan, sırf ayıp olmasın diye gönderilen selamlar içinizi ne kadar ısıtabilir ki? Dostlarımızla aynı heyecanı paylaşmayı yitirdiğimizde, aynı baharın güllerini koklamayı bıraktığımızda, aynı yağmurlarda ıslanmaktan üşenmeye başladığımızda o dostluğun devam etmesi için bir sebep kalmış mıdır?