Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

B.Rahmi ÖZEN


DOSTUN BADESİNİ İÇTİK

DOSTUN BADESİNİ İÇTİK


    Şükür ki Müslüman olarak ezeli ervahta, dostun badesini içtik. 
    Onun lezzetinden başka bir içki tanımadık.
Âlemin insanın içinde, insanın âlemin içinde     gizlendiğini şuurunu bildik! 
    Biz nefsin arzularını silmiyoruz, nefsi biliyoruz, dedik. 
    Şükür ki bu dünyanın malına, servetine etine ekmeğine ancak akbabaların talip olabileceği şuuruyla yaşıyoruz. 
    Önümüzde serili bir dünya ve ölüm gerçeği sonrası bir ukba var…
    Dünya ve ukba… 
    Biri akbabanın gözdesi, diğeri Anka'nın gözdesi… 
    Akbaba mı, Anka mı olmak? 
    Zor bir cevap ve tercih serbest iradenin…
    Neresinde zorluğu?
    Birinden vazgeçsen ciğerinden, öbüründen vazgeçsen kalbinden oluyorsun. 
    Biri karın doyurur, diğeri gönül doyurur. 
Fussilet suresinin 33-36. ayetleri Allah dostları için çok müthiş bir müjde…
    Ayetlerin öykü ve esprisi kısaca şöyle: Rabb'im Allah deyip sonra (bu dünya hayatında) dosdoğru yolda yürüyenlere ölümleri anında melekler gelir. Seni dostuna götürmeye geldik. Sakın üzülme, sakın korkma! Sen, dünya hayatında yaşarken kendine Allah'ı dost edindin. O'nun buyruklarını yerine getirip yasaklarından kaçındın. Şimdi seni O'na götüreceğiz.     Orada canının çektiği her şey emrine amade…
    Gerçek bir Mü'minin yolu, Allah aşkı, ilim, irfan ve insanlık sevgisi üzerine kurulmuştur! Yani, sen, kendini bilirsen yüzün Hüdâ'dır; sen kendini bilmezsen, Hak senden cüdadır! Mü'min, her şeyi insanda arar. Şu âlemde; Hakk'ı kendi özünde, kendi özünü Hak'ta bulan bir hakikattir Mü'min. 
    Bu meyanda düşmanımız kin, mürşidimiz dindir bizim.  
    Mü'minin dili baldır. Hiç bir milleti ve insanı ayıplamaz. Toprağında hiç bitmeyecek bir kardeşlik ve sevgi hazinesi inşa edendir Mü'min. 
    Bilimden gidilmeyen yolun sonunun karanlık olduğunun şuuruyla yaşar. Mü'min, yaşadığı topraklar üstünde düşünce karanlığına ışık tutan adamdır. Dinine mide ve dizleriyle değil, kalbiyle bağlanır. Ve Mü'min evrende okunacak en büyük kitabın insan olduğunu bilir.  
    İnsanın cemali, Hakk'ın cemalidir. Mü'min insan gönlünü Hakk'ın evi bilir, incitilmesine razı olamaz. Kâbe'si insandır Mü'minin. O, hayvanların dahi incitilmesini istemez. 
    Gözü kusurlara, ayıplara kapalıdır, kördür. Kulağı, çirkin sözlere sağırdır. Ve insanın değeri; yüreğinin ağırlığıncadır.  
    Düşünce karanlığına ışık tutar… 
    Bir söz ki, söyler onu dağlar, taşlar bağıra bağıra: 'Ne ararsan, kendinde ara.'  'Dini, dili, rengi ne olursa olsun, iyiler iyidir. Sen iyi ol ilkin ki; karşındaki iyi olsun.' Mü'min. 
    Doğruluk dost kapısıdır. Ve doğruluk Mü'minin karargâhıdır. Komşu hakkına dokunmaz; emanete hıyanet etmez. Göze nurun gönülden geldiğini bilir. 'İnsanın cemali, sözünün güzelliğidir; kemali, işlerinin doğruluğundadır.' der 
    Akıl aya, ilim yıldıza, marifet güneşe benzer, Mü'minin dağarcığında. 
    İncitse de incitmez. Düşmanını tanır lakin onun da bir insan olduğunu unutmaz. Kuvvetini zavallıya değil, zalime kullanır, ol Mü'min.
Mü'minin ilk makamı edeptir. Nefsine ağır geleni kimseye yüklemez. Eline, diline, beline sahip olur. 'İnsanın olgunluğu, davranışlarının doğruluğundandır,' şuuruyla yaşar. Doğru yolda gidene veli, eğri yolda gidene deli derler. Asıl körlük, nankörlüktür. İyiliğe karşı kötülük, hayvanlıktır; bilir. 
    Harama bakmaz, hatır yıkmaz, başa kakmaz, dünya için kaygı çekmez. 
    Ayağa kalkacaksa, hizmet için kalkar. Alıcı değil, vericidir. Özüyle, sözüyle, gözüyle işinde olur. Ölünceye dek edep elbiseni sırtından çıkarmaz. 
Diken değil, merhem ve mum gibi olur. İçinde kibir, düşmanlık, cimrilik, kıskançlık, öfke, maskaralık gibi türlü şeytan işi olanlardan kaçınır. Mü'min, her nefeste Yaradan'ı anandır.