Bugün, 20 Nisan 2024 Cumartesi

Yılmaz İMANLIK


DÜNYA

DÜNYA


“Dünya…”

İki hece, küçücük bir kelime…

Belki de bütün hayat hikâyemiz bu küçücük kelimede saklı.

İsterseniz “dünya”yı biraz daha parçalayalım.
“Dün”, yani geçmişimiz; “-ya”, yani yarının –ya`sı

Dün: Doğduğumuz günden bu güne kadar geçen, çok uzun sandığımız aslında sadece bir bakış kadar uzağımızda bulunan zaman dilimi. O zaman diliminde neler yoktur ki…

Hayallerimiz vardır dünyalar kadar. Kimisi gerçekleşmiştir kimisi hep hayal olarak kalmıştır. Gerçeklerin boğazımıza dolanan acılarından hayallerin şefkatli elleriyle kurtuluruz çoğu zaman. Yemeğimize kattığımız tuz, şeker gibi bir şeydir onlar.

Bazı hayallerin hep hayal olarak kalması daha anlamlıdır bizim için. Ve de öyle olması gereklidir. Çünkü gerçekleştiğinde bütün tılsım bozulabilir. Bazen de elindeki balonu rüzgâra kaptıran çocuk misali hayallere kapılıp gerçeklerden fazlaca uzaklaşırız. Balon patladığında kafa üstü yere çakılmalarımız çok da akıllandırmaz bizi.

Hayal kırıklıklarımız vardır. İçimize saplanan bir okun içimizde kalan demir ucu gibi. Başlangıçta çok acıtsa da içimizi zamanla acılar bizden bir parça olur. Acılarla yaşamayı da öğreniriz.

Birlikte yola çıktığınız yol arkadaşlarınız vardır. Kırk Haramileri görünce kimi kaçar kimi bizimle birlikte mücadeleye devam eder.

Fedakârlıklarımız vardır zamandan, mekândan ve kendimizden harcadığımız.

Günahlarımız ve sevaplarımızla dün, dünde kalmaz. Bizi yarınlara taşıyacak köprünün temeline atılan bir kum tanesidir bütün yaşadıklarımız.

Ve yarın…

Ömrümüzün ikinci mevsimi.

Bazen ulaştığımız bazen ulaşıp da farkına varmadan hoyratça harcadığımız zaman.

Zincirin ikinci ve son halkası…

Bahar ya da hazan olması bizim elimizde.

Yarınlara dair hayaller kurmaktan belki de yarınları yaşamaya hiç zamanımız olmaz. Mutlulukları her yarın, bir sonraki yarına erteleriz. Ve yarınlar bir türlü bitmez. Acılarımızı da içimize atarak içimizdeki dinamit parçalarını daha da çoğaltırız.

Yarınlarda sadece kendimizi düşünme gibi bir lüksümüz, bencilliğimiz var mıdır? Sorumluluk sahibi insanların böyle bir seçeneği olamaz.

Gökyüzünden yağmur yerine gözyaşı yağarken derelerden berrak sular yerine kan akarken başımızı yastığa rahatça koyabilir miyiz?

İnsan ya da hayvan, her canlının yaşama hakkı vardır.

Müslüman ya da gayrimüslim bütün insanların insan oldukları için yaşama hakkı vardır.

Bütün çocukların gülme oyun oynama hakları vardır.

İnsan olan, zulümlere duyarsız kalamaz.

Hele hele Müslüman olduğunu söyleyen kişi ya da devlet, hiç duyarsız kalamaz. Benim evimin çatısı sağlam, bana bir şey olmaz diyen bir insanın başına o çatı ummadığı anda öyle yıkılır ki çevresinde kendisini kurtaracak kimseyi bulamaz.

Bizim mutluluğumuz aynı zamanda çevrenin mutluluğu, çevrenin mutluluğu da aynı zamanda toplumun mutluluğudur. Yarınlardaki kan ve gözyaşını bizim ideallerimizin büyüklüğü engelleyecektir.

Aşık Veysel`in “iki kapılı bir han” diye nitelendirdiği dünyayı biz de iki heceli bir kelime olarak yazıyoruz.

Ve her şey bu tek kelimede saklı:

“Dün-ya…” Y.İ, 25.07.2017