Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


DÜNYADA MEKAN AHİRETTE İMAN

Amacım atasözünü açıklamak değil, bilvesile gündemimize taşımak.


Amacım atasözünü açıklamak değil, bilvesile gündemimize taşımak.
Sınıfın birinde konu gereği bu atasözünü kullanmam icap etti. Acaba yeni nesil biliyor mu diye son kelimeyi söylemedim. Öğrencilerin söylemesini istedim. Sözlü olarak doğru cevabı alamayınca atasözünü, yine son kelimeyi boş bırakarak, tahtaya yazdım. Bir nevi boşluk doldurma sorusu sormuş oldum. Söyleyeceğiniz kelime mekan kelimesiyle de kafiyeli olacak diye ipucu verdim. Lakin öğrenciler doğru cevabı vermekte bir hayli zorlandılar. ´´İmam´´ cevabı çok zaman sonra ortaya çıkabildi.
Liseye gelmiş öğrenciler arasında atasözünü ilk defa duyanlar çoğunluktaydı.
İman kelimesini yerine koyduktan sonra atasözünü hasbelkader açıklayabildik.
Amacım ´´ böyle bir atasözünü nasıl bilmezler ´´ deyip asla öğrencileri suçlamak değil. Duyuramamışsak, okutamamışsak nereden bilebilecekler.
Öğrencilerin iletişimle ilgili bildikleri çoğu şeyi maalesef şahsen ben bilemeyebiliyorum.
Atasözleri, en az bin yıllık ortak kültürün somutlaşmış halidir. Bizi bir arada tutan, millet olmamızı sağlayan unsurların başında atasözlerimiz gelir. Eğer atasözlerimizi günümüze taşıyamazsak eksen kaymasına uğrarız. Nesiller birbirini anlayamaz hale gelir. İpi kopmuş tespih taneleri gibi dağılırız. Ondan sonra toparlanmak çok zor olur.
´´Mekanla imanın ne alakası var hocam, şahsen ben bir alaka kuramadım´´ diyenler oldu. Haklılar, eksiltili bir cümle olduğu için alaka kurmakta zorlanıyor olabilirler.
Atasözleri, az sözle çok şey anlatmaktır. Bir nevi hayatı özetlemektir. Burada da öyle yapılmış.
Dünya ve ahiret dengesi bundan daha güzel ifade edilemezdi. Bunun üzerine ciltler dolusu kitap yazılabilir.
Atalarımız, dünyada rahat etmek isteyen mekan sahibi olsun; ahirette rahat etmek isteyen iman sahibi olsun , diyor.
Biz, son zamanlarda atasözünün birinci kısmını çok abartmışız.
Mekanı, ev, işyeri, geniş manasıyla yaşanılan yer manasında alabiliriz. Mekan sahibi olmak, huzur sahibi olmaktır. Mekanı olanın büyük ölçüde huzuru da olur. Peygamberimiz ´´ geniş bir ev müslimanın selametindendir´´ buyurmuş. Bir nevi geniş ve ferah bir ev sahibi olmayı teşvik etmiş. Bu, sadece ev için değil, yaşanılan her yer için geçerlidir.
Bizde misafir ağırlamak başlı başına bir kültürdür. Evimizi yaparken, satın alırken misafir ağırlamaya müsait olup olmadığına dikkat ederiz. Buna göre şartları zorlarız. Bu, bizim mayamızda var.
Mekansızlık ya da dar mekan bunalım sebebidir. Doktorlar bile bunalan insanlara ilaç vermeden önce ´´mümkünse geniş ve ferah bir yere çık´´ tavsiyesinde bulunuyor.
Dünyada mekan bu kadar önemli. Önemli olmasına önemli de son zamanlarda biraz abarttık gibime geliyor.
Bir ev almak için ömrümüzü veriyoruz. Bir varken, bir daha olsun istiyoruz. Yazlığımız, kışlığımız, baharlığımız? olsun diyoruz. Komşumun, akrabamın var ; benim niye yok, diye için için kendimizi yiyoruz. Sohbetlerimiz hep mekan üzerine dolanıp duruyor. Tul-i emel uğruna ömrümüzü heder ediyoruz.
Durum böyle olunca atasözünün ikinci kısmına pek vaktimiz kalmıyor. Bir mekan uğruna ömrümüz sona eriyor, ahirete azıksız gidiyoruz.
Ahirette imanımız yoksa, uğruna ömrümüzü harcadığımız mekan(lar) bizi kurtarabilecek mi? Mekanlarımız hem bu dünyada hem öbür dünyada felaketimiz olmamalı.
Müslimanın mekan anlayışı bu istikamette olmalı.
Çok şükür mekanım da var ; imanım da var , diyebilmeliyiz.
İşte atasözü bu dengeyi özetliyor.
Dünyada mekan, ahirette iman.
İçinde iman yoksa neyleyelim öyle mekanı.
Dünyada mekanınız, ahirette imanınız eksik olmasın.