İyisi mi “dünyayı kurtarmak” gibi üzerimize elzem olmayan büyük işleri uzmanlarına bırakalım... Biz üzerimize elzem olan işlerle uğraşalım… Nasılsa dünyayı kurtarmaya yönelik lâfazanlıklarımız (gevezelik) kimse için pek bir şey ifade etmiyor.
Aile boyutlu öyle durumlarla karşılaşıyorum ki, içimden hâlimize ağlamak geliyor. Keşke hâlimize ağlama durumuna gelmeden, kendi iç dünyamıza yönelebilsek... Keşke eşimize, çocuklarımıza biraz daha dikkatle, biraz daha ciddi boyutta eğilebilsek.
Çoğumuz çocuklarımıza uzağız. Onlarla dostluk ve arkadaşlık kurmayı başaramıyoruz. Hatta biz babalar, çocuklarımızla doğrudan doğruya konuşmak yerine anneleri vasıtasıyla konuşmayı tercih ediyoruz.
Baba olarak büyüğüz ya, maşallah hepimiz birer dâhiyiz! Dünya omuzlarımızda dönüyor sanki. İşimiz de çok. Hem gündelik nafakamızı kazanıyoruz, hem de Türkiye’yi, Suriye’yi, Irak’ı, Filistin’i, bazen de -hazır elimiz değmişken- tüm dünyayı kurtarıyoruz!.. Ama çocuklarımızı kurtaramıyoruz!
Çocuklarımızla sık sık konuşabilsek, zaman zaman gezmelere gidebilsek, hayatı paylaşabilsek, birlikte oynayabilsek...
Sokak aralarında yanan “Nemrut ateşleri”ne dikkatlerini çekip biraz da kitaplaşabilsek…
Gerçekten işe yaramış oluruz. “Kitaplaşma” benzetmesi Amerika’nın eski başkanlarından Abraham Lincoln’a ait. Diyor ki: “Okuduğum en güzel kitap annemdir.” Ama anne-babalar okunacak hale gelmezlerse ya da kendilerini kendi içlerine kapatırlar da, çocuklarının okumasına izin vermezlerse (onlarla konuşmazlarsa, gezmezlerse, oynamazlarsa) çocuklar anne babayı nasıl okuyacak?
Anne babayı, baba anneyi okuyabiliyor mu sanki? Theodere Hesburgh: “Bir babanın çocuklarına yapabileceği en büyük yardım, annelerini sevmektir.” demekte haklı; ancak bu ülke annelerin dövüldüğü bir ülke hâlâ!
Sağlıklı aile, sevgi merkezli ailedir. Sevgi merkezli ailelerde ruhen ve bedenen sağlıklı çocuklar yetişir. Eşler arasında doğru-düzgün iletişim yoksa, çocuklara ulaşmanın imkânı kalır mı?
Aile idare etmek çok ciddi iş. O kadar ki, meşhur Fransız düşünür Montaigne, aileyi devlete benzetiyor: “Bir aile ile bir devleti yönetmek arasında büyük bir fark yoktur.” Yani koskoca Montaigne, çoğumuzun küçümsediği aile reisliğini devlet reisliği kadar önemsiyor. Oysa bu bize yetmiyor. Biz her gün dünyayı kurtarmaya çıkıyoruz!.. Bunun için de kanal kanal dolaşıyoruz… Kanalların verdiği çocuklarımızı kurtarmıyor!
Yıllar önce Prof. Gaston Jezz, “Türk milletinin elinden aile nizamını alırsanız, geriye hiçbir şey kalmaz” demişti. Aile yapımıza dadanmaları bundandır: Aile nizamımızı elimizden alarak, ellerimiz böğrümüzde bırakmaya çalışıyorlar. ...
Anne-baba görevlerini tam anlamıyla yapmadıktan sonra, inanın bunlar da yetmeyecektir! (YAVUZ BAHADIROĞLU, Yeni Akit, 22.02.201