Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Düşsün mü, çıksın mı?

Düşsün mü, çıksın mı?


“Düştü, düşecek” derken, geçen hafta ilk cemre havaya düştü. Ben görmedim ama 20 Şubat tarihli takvimler öyle yazıyor! Cemrelerin ikincisi de yarın, yani 27 Şubat Perşembe günü suya düşecekmiş. Bir cemremiz daha var. O da 6 Mart`ta toprağa düşecek. Böylece cemrelerimiz tamamlanmış olacak.

“Cemre, cemre…” dedik. Acaba cemre nedir?
Cemre, sözlükte “yanmış kömür parçası, kor halindeki ateş” anlamına geliyor. Sıcaklık artışının işareti olarak ifade edilen cemre ise; baharın gelişini müjdeleyen, birer hafta ara ile havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılan bir sıcaklık göstergesidir.
Cemre, elle tutulan, gözle görülen bir şey değildir. O, bir sıcaklık artışıdır ve sadece hissedilir. Fakat bizim onu duyularımızla hissettiğimizi söyleyemeyiz.

20 Şubatı gösteren takvim yapraklarında “1. cemre havaya düştü” deniyor. Hadi suya, toprağa düşmesini anladık. Peki, havaya nasıl düşüyor? Cemre zaten havada değil mi?
Keşke düşecek birkaç cemremiz daha olsa. Çünkü cemre sıcaklık belirtisidir. Havaların ısınmaya başlamasının işaretidir. Baharın ilk müjdecisidir. Her cemrede dünyamız biraz daha ısınır. Biz hissetmesek de ısınırmış. Büyüklerimiz öyle söylüyor.

Öyle söylüyoruz ama şu günlerde tam tersini yaşıyoruz. Acaba insanlar gibi havalar da mı değişti? Bilindiği üzere son haftaya kadar Şubat ayında sıcaklık mevsim normallerinin üzerinde seyretti. Hatta 12 Şubat`ta İstanbul`da 20C ile 40 yıllık Şubat ayı ortalamasının üstüne çıkarak rekor kırdı. İTÜ Öğretim Üyesi Miktad Kadıoğlu, önümüzdeki hafta sıcaklıkların 25 C`ye kadar çıkabileceğini söyledi (Sabah 12.02.2014). Yine 20 Şubat saat 14.00`te Terme`de Ali Alper`in arabasındaki termometre 24C`yi gösteriyordu.

İşte ne olduysa ilk cemrenin düşmesinden sonra oldu. Havalar birden soğumaya başladı. Terme`de uzun süre 17-22C arasında seyreden sıcaklık, 24 Şubat`ta 10C`ye kadar düştü. Önümüzdeki günlerde Samsun`da sıcaklıklar 5-8C arasında olacakmış. Bütün bunlardan sonra, “Acaba cemre düşsün mü, yoksa çıksın mı?” demekten kendimi alamıyorum.

* * *
Hekimoğlu Efsanesi
Yarıyıl tatiline girerken öğrencilere, “Tatili iyi değerlendirin” deriz. Deriz de, biz öğretmenler acaba değerlendirir miyiz? Ben kendi adıma acizane bir şeyler yaptığımı söyleyebilirim. Mesela, Eylülde almış olmama rağmen bir türlü okuma imkânı bulamadığım bir romanı okuyup bitirdim: Hekimoğlu Efsanesi. Yazarı bizden biri, yani Termeli: Baha Rahmi ÖZEN.

Bu satırları okuyanlardan acaba kaçı bu yazarımızın adını biliyor? Ve kaçımız onun bir kitabını okuduk? Ben lise 2 seviyesindeki öğrencilere sorduğumda, aldığım cevaplar beni üzdü. Kendisinin otuzdan fazla eseri var ve bunların çoğu ya Milli Eğitim Bakanlığı ya da Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanmış bulunuyor. Kaç tanesi ödüllü, ben sayısını bilmiyorum.
Hekimoğlu Efsanesi, tam tamına 549 sayfa. Yani titiz bir çalışma ve emek ürünü. Rahmi Bey, türkülere konu olmuş Fatsalı Hekimoğlu`nun hayatını romanlaştırmış. Güzel bir eser. Zevkle okuyacağınızı umarım. Kendisini tebrik ediyorum. Yeni eserler üreteceğine inanıyorum.

* * *
Pazartesi akşamı son anda haberdar olduğum, yine bir başka Termeli değerimiz Dr. Senai Demirci`nin Belediye Kültür merkezindeki söyleşisini takip ettim. Senai Bey akıcı bir üslupla konuştu. Konusunu güzel örneklerle anlattı. Hiç sıkılmadan dinledik.
Bu geceyi düzenleyen ve Termelileri Senai Demirci ile buluşturan Terme Memur Sen teşkilatına ve güzel konuşması ile bizleri aydınlatan Sayın Senai Demirci`ye teşekkür ediyorum.