Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Mehmet TÜRKAN


DUVARLARIN DİLİNDE AŞK


Hepimiz sokaklarda, caddelerde yürürken duvarlara yazılmış, evlerin köşelerine yazılmış, hatta yürüdüğümüz kaldırımlara, yollara yazılmış ilginç yazılarla karşılaşmışızdır. Öyle ilginç yazılarla karşılaşırız ki bazen gülümser geçeriz, bazen de suratımızı asar ve içimizden mırıldanarak lanet okuruz.

İlçemizde belli yerler var. Bu yerlerde aşağı yukarı her hafta bir ilan-ı aşk görüyoruz burada. Belediyenin elemanları boyuyor, onlar yazıyor, belediye boyuyor onlar bıkmadan usanmadan yazıyor. Bakalım sonu ne olacak bu mücadeleyi kim kazanacak.

Benim asıl maksadım buradan yola çıkarak bir meseleyi dile getirmek ve paylaşmak.

Sokaklara, caddelere çıktığımız zaman duvarlarda aşk meşk yazıları ve eyyamcı yazılarla birlikte bir de bakıyoruz bayrağımız ile birlikte milletimizin değerleri duvarlarda yazı olarak karşımıza çıkıyor. Bazen öyle oluyor ki değerine paha biçemediğimiz tarihi eserlerimiz, milli değerlerimizin üstüne yazılıyor bu yazılar.

Burada bir yanlış var galiba. Vatanı, milleti sevmek, bayrağı yüceltmek böyle olmaz ki. İnsanın vatanına, bayrağına en büyük hizmeti, onu yüceltme gayreti göstermek, çalışmak, üzerinde taşıdığı görevi en iyi şekilde yapmaktır. Öğrenci ise dersini en iyi yapmak, çiftçi ise en iyi ürün elde etmek, öğretmen ise görevini en iyi şekilde yapıp ülkesine bir katma değer sağlamaktır. Yani herkesin görevini en iyi yapmasıdır.

Görevini yapmayan, dersine çalışmayan, kahve köşelerinde pinekleyen, sokaklarda serseri mayın gibi dolaşan insanların, ?Ben vatanımı seviyorum, onun için ölüyorum.? diye duvarlara yazı yazması vatanını, bayrağını sevmek midir? Yoksa onun değerlerine zarar vermek midir?

Birilerinin kahrolması için bağırmak nasıl onları kahretmiyorsa, hiçbir şey yapmadan, hiçbir gayret göstermeden, vatanının hiçbir değerine katkıda bulunmayan, sokaklarda serseri serseri dolaşan insanların duvara yazı yazmasının vatanın yükselmesi için hiçbir katkısı olmaz. Duvara yazılan yazı ile vatan bayrak sevgisi olmaz.

Bu sevgi ona yapılan hizmetle anlam kazanır. Biz vatanımız ve onun değerleri için ne kadar hizmet etmişsek o değerlerin yükselmesi bir çabamız olmuşsa o zaman yaptığımızın işin bir anlamı vardır.

Bu konuyu en iyi anlatan, Fransa´da doktora yapmış bir profesörden dinlediğim bir hatırayı anlatmak istiyorum. Bu ilim adamımız Fransa´da eğitim görürken epey bir uzak mesafeden Paris´e trenle yolculuk yapmaktadır. Trenin kompartımanında yanında bir genç elinde iki poşet, birinde çekirdek, diğerinde ise çekirdek kabukları keyifle çekirdek çitletmektedir. Yediği çekirdeğin çöpünü diğer elindeki poşete biriktirmektedir. Epey bir zaman sonra genç çekirdeği bitirir ve kabuklarını doldurduğu poşeti elinde sıkı sıkı tutarak yolculuğa devam etmektedir. Tren çok ıssız bir yerden geçmektedir. Bizim hoca, yeni Fransızca öğrenmenin de heyecanıyla çok ıssız
bir yerden geçtiklerini ve elindeki çöpü camdan dışarı atabileceğini söyler. Genç şöyle bir döner, ciddileşir ve: Efendim, ben kutsal Fransa toprağını kirletecek kadar hayırsız bir evlat değilim.? der

Bir tarafta vatanının ıssız köşelerine bile çekirdek çöpünü atmaktan hayâ eden bir genç, bir tarafta okulunun duvarlarına, şehrinin sokaklarına, başkasının evlerinin bahçelerine ve hatta paha biçilemez tarihi eserlerine vatanı sevdiğini yazan insanlar. Acaba hangisi daha vatanperverdir.