Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Ahmet SEZGİN


EBABİL KUŞLARINI BEKLERKEN


Hayatının büyük bir bölümünü İsrail hapishanelerinde geçirmiş, gözleri görmeyen, felçli, tekerlekli sandalyeye mahkûm, 2004 yılında, 67 yaşında, sabah namazına giderken bir İsrail füzesiyle şehit edilen Filistinli lider Şeyh Ahmet Yasin, ümmetin suskunluğunu Allah´a şöyle şikâyet ediyordu:

?Allah´ım!Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum. Siz ey Müslümanlar! Suskun, aciz ve helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri terörist ilan edenlere karşı duracak? Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken, Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken?

Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilatları ve seçkin şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü´min kullarına yardım et, diye çağıramaz mı? Buna da mı gücü yetmiyor? Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız. Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız?

Allah´ım!Sana şikâyette bulunuyorum. Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler ve ifsat edilmiş ekinler aşkına, sana şikâyette bulunuyorum. Gücümüz dağıldı, birliğimiz bozuldu, yollarımız dağıldı. Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz.?

Bugün Mısır´da, Suriye´de, Arakan´da, Filistin´de, Irak´ta, Doğu Türkistan´da, Çeçenistan´da, Afganistan´da, Somali´de masum Müslümanların, çocuk, kadın ve yaşlıların kanları oluk oluk akıyor, insanlık ölüyor maalesef! Siyonist Yahudi, vahşi kovboy ABD ve sömürgeci Avrupa´nın kurduğu Birleşmiş Milletler, tıyneti icabı illet içinde ama İslam ülkeleri ve onların teşkilatları da zillet içindedir. İslam ülkelerindeki işgaller, zulümler, iç savaşlar, açlıklar, vahşetler, perişanlıklar, bölünmüşlükler, cehaletler, diktatörlükler, kanlar, gözyaşları bizim yüreğimizi yakmıyor mu?

Yeryüzündeki bir buçuk milyar Müslüman bir yere tükürse, dört-beş milyonluk Siyonist İsrail, ?tükürük denizi?nde boğulmaz mıydı? Biz Müslümanlar, birer damla ?gözyaşı? akıtabilseydik ilk kıblegahımız Mescid-i Aksa işgalden kurtulmaz mıydı? Parti, hizip, fırka, mezhep, ırk, cemaat, tarikat, bölge, renk gibi farklılıklar; asabiyete, bölünmemize sebebiyet vermeseydi, bu zilletleri yaşar mıydık?

Kahire´ye, Şam´a, Arakan´a, Kerkük´e, Uygur-Sincan´a, Gazze´ye, Kerbela´ya, Bağdat´a, İslamabad´a, Keşmir´e, Kabil´e, Buhara´ya, Kaşgar´a, Semerkant´a atılan füzeler; Mekke ve Medine ile Ankara, İstanbul, Hatay ve Urfa´ya da düşmüyor mu? Atılan bombalar, akıtılan kanlar, anne ve çocukların sel olan gözyaşları bu ümmetin yüreğini dağlamıyor mu?

Filistinli çocuklar, Yahudi Golyad´a sapanlarla taş atarken bizler modern Ebrehe ve ordularına, pişmiş taşlar atacak ?ebabil kuşları?nı mı bekliyoruz sıcak yuvalarımızda ama zillet içinde? Sahi niçin ?ebabil kuşları? ümmeti kurtarmaya gelmiyor? Dualarımız mı kabul olmuyor? Peygamber Efendimiz (SAV)´in ?İman etmedikçe cennete giremezsiniz; ama birbirimizi sevmedikçe de hakiki iman etmiş olamazsınız.? buyurduğunu mu unuttuk yoksa?