Bugün, 11 Mayıs 2024 Cumartesi

Selim EROĞLU


EDEBİYATTA ‘’YAĞMUR KOKUSU’’ VAR

EDEBİYATTA ‘’YAĞMUR KOKUSU’’ VAR


 

Edebiyat dünyamızın yerli ve milli sesi, eğitimci Yılmaz İmanlık, dile kolay, on beşinci kitabını yayınladı. Yazarımız, yazarak üretmeye devam ediyor. Yılmaz İmanlık’ın ünü ilçemiz, hatta ilimiz sınırlarını aşarak memleket sathına yayılalı çok oldu. Kendini tebrik etmek, bu fakir için bir görevin ötesinde bir vebal olmuştur.

Yazar, şimdilik son kitabı “Yağmur Kokusu” nu şahsıma imzalayıp bizzat kendisi takdim etti. 112 sayfadan oluşan kitapta 27 hikâye yer almakta. Hikâyelerin 21’incisi olan Yağmur Kokusu esere isim olmuş.

Bu zamana kadar şiir, hikâye, roman, deneme ve masal türlerinde eser veren yazar arkadaşımızın son eseri hikâye türünde.

Yağmur Kokusu’nu bir celsede okudum. Lokum gibi hikâyeler. Okudukça okuyasınız geliyor. Sanki bir birine ulanmış metinler.

Yazar, iyi bir gözlemci. Öğretmenlik yaparken, kendisini, öğrencilerini, ailelerini, çevreyi, toplumu, gidişatı… çok iyi gözlemlemiş. Tespitlerde bulunmuş. Yaşadıklarını, gözlemlerini, tespitlerini çok güzel kaleme almış, hikâyeleştirmiş. Adeta tarihe ve edebiyat dünyasına not düşmüş. Bunu yaparken sade, anlaşılır ve akıcı bir dil kullanmış. Yaşayan Türkçe’nin en güzel örneklerini vermiş. Kelime oyunlarından, söz sanatlarından, mecazî ifadelerden bol bol yararlanmış. Bu yönüyle hem hikâye yazmış hem Türkçe’yi zenginleştirmiş. Yazarın bir görevi de bu değil mi?

İlk hikâye “Lal’e” adını taşıyor. Başlıkta bile edebi bir sanat var. Tevriye sanatını kullanmış. Kahramanımızın ismi Lale, aynı zamanda lâl, yani konuşamıyor. Yazar, bir eğitimci-yazar olarak, görünmeyenin, bilinmeyenin peşinde. İğne ile kuyu kazıyor, başarıyor da.

Bundan önce, ünlü hikâyecimiz Sait Faik Abasıyanık’ın, merak üzerine “Alemdağ’da Var Bir Yılan” adlı hikâye kitabını okudum. Üslup olarak iki hikâyecemizin arasında benzerlik olduğunu fark ettim.

Yılmaz İmanlık da üstadı Sait Faik gibi konu bulmada sıkıntı çekmiyor. Her şeyi hikâyeye konu yapabiliyor. Yeter ki iste, yapılamayacak, yazılamayacak mevzu yoktur. ‘’Yazacak konu bulamıyorum, bu yüzden çok canım sıkılıyor’’ diyenlere Yağmur Kokusu’nu hararetle okumalarını tavsiye ederim.

Yağmur Kokusu’ndaki hikâyeler, ele aldığı konular açısından da dikkat çekiyor. Bir kere yaşanmış hikâyeler. Yazar, birebir yaşadıklarını, gördüklerini ve yaşattıklarını yazmış.

Konular arasında sevgi, muhabbet, dostluk, yardımlaşma, gözyaşı, sadakat, doğruluk… var.

Hikâyeler de olmayan da var. Neler yok?

Ahlaksızlık, müstehcenlik, terbiyesizlik, çirkinlik, cinsellik, milli ve manevi değerlere aykırılık yok. İyi ki bunlar yok. Hikâyeleri, yüzünüz kızarmadan okuyabilir ve okutabilirsiniz. Bu yönüyle eğitimin her kademesindeki öğrencilere “değerler eğilimi” kapsamında tavsiye etmek vaz geçilmez bir değer olur.

Belli ki Yılmaz İmanlık yazmayı aşk derecesinde seviyor. Adeta yazmaya âşık. Yazmak onun için bir hayat nizamı olmuş. Konularını, yaşadığı topraklardan alması bizim için artı değer. Ne demek, adeta ilmek ilmek coğrafyamızın edebiyatını yapıyor. Bunun ilk sinyallerini “Gemisiz Kaptanlar” da vermişti. Birçok tanıdığımız insan roman kahramanı olarak karşımıza çıkmıştı. Seyfi Bey ile ben aciz, ne zaman İmanlık’ın eserlerinde edebi kahraman olarak yer alacağız, doğrusu merak etmiyor değilim. Ümitliyim.

Yağmur Kokusu’nu okumayı seven sevmeyen herkese tavsiye ediyorum. Bilhassa öğretmen camiası hem okumalı hem okutmalı.

Sen okumazsan, ben okumazsam, biz okumazsak nasıl duyarız Yağmur Kokusu’nu?