Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Ahmet SEZGİN


EĞİTİMCİ KARDEŞİM HÜSEYİN YILDIRIM

EĞİTİMCİ KARDEŞİM HÜSEYİN YILDIRIM


Terme Ortaokulu Sosyal Bilgiler Öğretmeni Hüseyin Yıldırım`ın, 23 Aralık 2013 Pazartesi günü Hakk`ın rahmetine kavuştuğunu eşimin telefonundan teessürle öğrendim.
O, bütün Müslümanları ırk, cemaat, grup, mezhep ve parti vb. ayırmaksızın kardeş olarak görüyordu. Türk-İslam ülküsüne içten bağlıydı. Yunus Emre`yi, Mevlana`yı, Mehmet Akif`i, Necip Fazıl`ı, Osman Yüksel Serdengeçti`yi, Arif Nihat Asya`yı, Ahmet
Kabaklı`yı, Abdurrahim Karakoç`u, Gaspıralı İsmail Bey`i, Şeyh Şamil`i çok seviyordu. Yaşayıştaki hatalarına rağmen vatan, millet, Allah davasına bağlı, çok yönlü okuyan, düşünen, sorgulayan, hassas, kırılgan bir vatansever ve aydındı.

Hüseyin Yıldırım, her şeyi uç yaşıyordu. Hasbi sever, hasbi nefret ederdi. Hasbî ve vefalıydı o. Dürüst, mert ve cömertti. Sevdiklerine kitap hediye ederdi. Çok duygusal ve merhametliydi. Hakikatperverdi. Daima iyiden, doğrudan, güzelden, haktan, adaletten yanaydı tarafı. Haksızlığa hiç mi hiç tahammülü, sabrı yoktu. Birini istemeden incitmişse mutlaka ondan özür diler, helalleşirdi. Uzun süre bir Müslümandan nefret edemezdi. O kişi haksız da olsa onu affederdi daha sonra. Çok önemli bir fikir ve dava adamı vefat ettiğinde onun bağlılarına baş sağlığı dileyecek kadar inceydi. O, günahlarından dolayı derin bir pişmanlık duyan samimi bir Müslümandı.

Çocuklarını çok seviyordu Hüseyin Hoca. Edebiyat öğretmeni olacak Hilal kızıyla ve “Ezber Hadis Okuma Yarışması”nda birinci olan imam-hatipli kızıyla gurur duyuyordu. Onlara layık baba olamadığını, annesi ve eşinin kendisi üzerinde çok hakları olduğunu söylüyordu.

"Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli derler." değil mi dostlar?
Rahmetli Hüseyin kardeşim, rahatsızlıkları olmasa alanında söz sahibi olacak çok büyük bir akademisyen veya araştırmacı olabilirdi. Hafızası ve zekâsı müthişti. Mehmet Akif`in vefatını üniversite öğrencilerine duyuran kişiyi bilecek kadar ayrıntılara önem
verirdi.

Kadim dostu Rahmetli Eyüp Şentürk`ün sahibi olduğu Terme Bilgi Gazetesi`nde bir müddet "Muhammed Yalnızkurt" mahlaslı çok kıymetli yazılar yazmıştı ama "Ben yazarım" bile dememişti hiçbir zaman. Hazırlayıp yayınlamış olduğum "Termeli Yazarlar ve Şairler Ansiklopedisi"ne girmeyi hak etmişti ama o, kendini buna layık görmeyecek kadar mütevazıydı. Bu kitabıma isim olarak en önemli katkıyı veren kişiydi o.

Sevgili Hüseyin Hocam, çok sevdiği Muhsin Yazıcıoğlu`nun şehadeti sonrası onun hakkında yazılan yazıları derleyip bir kitap haline getirmişti ama onu ücret almadan bir araştırmacıya göndermişti. Gerçekten "yalnızkurt"tu o.
Hüseyin Yıldırım, şehit M. Rıfat ağabeyimin Terme İmam-Hatip Lisesi`nden çok samimi bir sınıf arkadaşıydı. Büyük oğlumun ve yeğenimin de hocasıydı. Rahmetliyle çok özel bir hukukumuz vardı. Çok zaman benimle dertleşmek isterdi. Dini, ülkesi, bayrağı ve ailesinden sonra en çok sevdiği şeyler okumak, çay ve sigara eşliğinde bir dostuyla sohbet etmekti.

Çok kıymetli kardeşim Hüseyin Hocamın beklenmedik vefatına çok çok üzüldüm. Biliyorum ki Yunus Emre`nin dediği gibi “Ten fânidir, can ölmez, gidenler geri gelmez, / Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil.” Ama yine ben onu çok özleyeceğim. Yazılarımdan dolayı beni telefonla arayıp tebrik eden, yüreklendiren yegâne kişiydi o. Tam 50 yaşında hastalıklar ve çilelerle geçirdiği bu dünya hapishanesine veda eden Hüseyin kardeşimle Kevser Havuzunun başında sohbet ederiz inşallah. Ben razıydım ondan, Allah da razı olur inşallah. Bu yazımın da merhum kardeşime bir vefa ve rahmete vesile yazısı olmasını diliyorum.

Çektikleri günahlarına kefaret olur inşallah. Allah taksiratını affetsin. Mekânını cennet eylesin. Ailesi ve sevdiklerine de sabırlar ihsan eylesin.