Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Seyfi GÜNAÇTI


Eğitimin Sistemi

Eğitimin Sistemi


Bir öğretmen ortamında bana kaç sene üzerinden emekli olduğum soruldu. Yaş haddinden emekli olduğumu yani bir devlet memuruna tanınan sürenin sonuna kadar çalıştığımı söyleyince, yirmi yıllık bir öğretmen, “Ben kesinlikle süreyi bekleyemem. 1996'da göreve başladım. O günkü ortam olsaydı, sürenin sonuna kadar çalışmayı düşünebilirdim” dedi.
“Eğitimde 1996'daki ortam ile bugünkü ortam arasındaki fark nedir?” diye sordum. İki kelime ile özetledi: “Disiplin ve sistem…” 
Bu ifadeler bile eğitim sistemimizin durumunu anlatmaya yetiyor. 
Öğretmenimiz, eğitimin 23 yıl önceki durumu ile bugünkü ortam arasında o kadar çok fark olduğunu söylüyor. 23 sene önceye göre okullarda disiplinin çok bozulduğunu, eğitimde istikrarlı bir sistemin olmadığını anlatmak istiyor. Ya 1996'dan biraz daha önceye gitse, acaba seviye farkı ne kadar olur dersiniz?
Ben bu yazımda okulların akademik başarı durumuna değil; saygı, edep ve disiplin durumuna değinmek istiyorum. Öğretmenimizin, “20 yıl önceki şartlar” derken kast ettiği de zaten budur.
Eğitimde temeli sağlam bir sistemimiz yok. Elbise değiştirir gibi yönetmelik ve sistem değiştiriliyor. Okul yöneticileri daha gelen bir yönetmeliği uygulama ortamı bulamadan yeni bir yönetmelik değişikliği ile karşılaşıyorlar. 
Birisi sistemle ilgili bir görüş ortaya atıyor. Yahut yabancı ülkede gördüğü bir uygulamayı Milli Eğitime öneriyor. Bu fikir, araştırılmadan ve konunun uzmanları tarafından incelenmeden kabul görüyor. Hemen değişikliğe gidiliyor ve okullara gönderiliyor. Siz şimdi “eğitimde sağlam bir sistemimiz var” diyebilir misiniz?
Bu sistemsizlik, disiplin anlayışına ve öğrenci davranışlarına da yansıyor. Bugün okullarda disiplinin adı vardır ama kendisi pek ortalıklarda görünmemektedir. Öğretmene saygısız davranışlar, öğrenciler arasında küfürlü ve argo konuşmalar, derslerde huzuru ve dersin işlenişini bozan hareketler ve seviyesiz konuşmalar… 
Nasıl önleyeceğiz? Ta ilkokuldan beri gelen bir eksiklik var. Öğrencilere ve velilere haddinden fazla yetkiler verilmiş. Kaç sene önce bu sonuca vardım bilmiyorum, bu konuda benim bir tespitim var: “Bugün okullarda birinci yetkili öğrenci, ikinci yetkili veli, üçüncü yetkili de okul idaresidir. Öğretmen son sırada gelir.” 
Siz bu tespite katılmayabilirsiniz. Lakin benim örneklerim var. Ayrıntıya girmeden açıklayayım. Öğrenci suç işledi, saygısızlık yaptı; siz de bir dilekçe ile okul müdürüne durumu bildirdiniz, yani disipline verdiniz. Dilekçeniz rehberlik servisine gider. Rehberlik servisi öğrenciyi çağırır ve konuyu sorar.  Öğrenci de “Ben böyle bir şey yapmadım” der. İşlem burada bitmiştir. Rehberlik servisi dilekçe sahibi öğretmeni çağırıp, “Öğrenci bu suçu işlemediğini söylüyor. Bir diyeceğiniz var mı?” diye sormaz. Dilekçenizin akıbetini araştırınca ancak durumu öğrenirsiniz. Daha da üstelerseniz veliyi çağırırlar. “Çocuğunuzun böyle bir suç işlediği iddia ediliyor. Ne dersiniz?” diye veliye sorarlar. Şimdi ikinci yetkili veli oldu mu? Gerisine devam etmiyorum. Yüz tane öğrenci velisinden kaç tanesi “Hangi cezayı hak ediyorsa çocuğuma uygulansın” der?
Neden bu hale geldik? Çünkü millilikten uzaklaştık. Öğrencilere milli şuur verilmiyor, milli değerler benimsetilmiyor. 'Milli şuur' deyince korkmayın. Milli şuur ifadesiyle; bu milleti birbirine bağlayan, birlik ve beraberlik içinde kardeşçe yaşamasını sağlayan, aynı zamanda dışa karşı güçlü olmamızı sağlayan sevgi, saygı, edep, yardımlaşma, vatan ve millet sevgisi gibi değerleri kast ediyoruz.
İnsanın, biri maddi diğeri de manevi olmak üzere iki yönü vardır. Eğitimin de böyle olduğunu düşünüyorum. Ancak Milli Eğitimin yöneticileri ve amirler, okullara geldiklerinde sadece maddi yöne bakıyorlar, akademik başarıyı soruyorlar. “Geçen yıla göre başarınızı kaç puan artırdınız?” diyorlar. Maneviyata önem veren yok. Amirlerin kaç tanesi teftişe geldiğinde, okulu ziyaret ettiğinde, “Öğrencilerin disiplin durumu nasıl? Öğretmenlerine, birbirlerine ve topluma karşı davranışları, saygı ve edep anlayışı nasıl? Bu konuda neler yapıyorsunuz?” diye soruyorlar. 
Elbette, her hatasında öğrenci cezalandırılsın demiyoruz. Öğrenci suç işlediğinde, davranışının yanlış olduğuna onu inandırırsanız ve bir daha suça yönelmeme konusunda ikna ederseniz, ceza vermeden sorunu çözmüşsünüz sayarım. 
Eğitim önemli bir konudur. Eğitim sistemimizi sağlam temellere oturtalım ve eğitimi bu temel üzerine bina edelim.