Bugün, 19 Nisan 2024 Cuma

Ahmet SEZGİN


ERDEMLİ BİR NESİL YETİŞTİRMEK

ERDEMLİ BİR NESİL YETİŞTİRMEK


En önemli meselemiz, “sorumlu, edepli, erdemli, dengeli ve sağlıklı bir şekilde gelişmiş bir kişilik ve karaktere sahip, bilinçli, verimli ve huzurlu insan” yetiştirmek olmalıdır. Şahsiyetli bir millet olarak varlığımızı sürdürebilmemiz ve mutlu olmamız için de “sağlam değerler” bütününe sahip olmak gerekir. Korkunun, baskının, cezanın kazandıramayacağını, sorumluluk şuuru ve sevgiye dayalı “ahlakî değerler eğitimi”, kendiliğinden kazandırır.
Teste ve ezbere dayalı olarak, sınavlarda başarılı olmaya endeksli bir “eğitim anlayışı”nın hâkim olduğu ülkemizde öğrencilerimize “ahlakî, duyuşsal ve sosyal değerler eğitimi” veremiyoruz. Okullarımızda çocuklarımıza ve gençlerimize “din-dil-tarih şuuru”yla birlikte bir “manevî şahsiyet,
millî kimlik ve ruh” kazandıramıyoruz. Yani şahsiyetli, şuurlu, sorumlu, erdemli gençler yetiştiremiyoruz.

Müfredatla birlikte “Millî Eğitim” kurumları ve özel dershanelerde “millî eğitim anlayışı” hâkim değil. Çoğu öğrenci, dershaneleri “sınavlara hazırlama yeri”, okulları ise “diploma verme merkezi” olarak algılıyor. Çalışkan öğrenciler, okullarda sınavlardan yüksek puan almak için, üç gün sonra unutacağı ve hayatta kullanamayacaklarını düşündükleri bilgileri ezberleme ve test çözmenin peşinde. Öğrencilerimizin çoğu, sınav ve meslek kaygısıyla zihinlerini ezber bilgi ve testle, ruhlarını yoz müzik, film ve sanal âlemin sahte ilişkileriyle, midelerini de tost ve kola ile dolduruyor. Gençlerimizin mantık dünyaları ile birlikte fizik ve kimyaları da bozulmuş. Sınav ve meslek kaygısı olmayanlar ise “serseri mayın” misali. Enerjisini yanlış yerlerde tüketen gençliğimizin ruhunun posası çıkmış durumda.

Sorumluluk şuuruyla birlikte şahsiyet kazandırmaya, çocuk ve gençlerimizin ruhsal ve sosyal gelişimine yani “ahlakî, insanî ve sosyal değerler eğitimi”ne hiç önem vermemek, en büyük felaketimiz oluyor.
Gençlerimizin pek çoğunun en büyük emeli, en kısa yoldan para ve şöhret kazanmak. Okuyanların bir kısmı da kariyer yapmak peşinde. Gençlerimiz, yalnızca kendi zevkleri ve mutlulukları için yaşıyor. Gençlerimizin insan ilişkileri, dünya algıları, okuma, düşünme, dikkat, anlama, sorumluluk, başkaları için fedakârlık, ahlak ve estetik zevk seviyeleri çok yüzeysel. Politik duyarlılıkları olanlar ise bilinçsiz ve oldukça fanatik! Şiddet, eğlence ve şehvetten beslenen bir gençlik var karşımızda.

Okul ve ailenin bıraktığı “sevgi, ilgi ve bilgi” boşluğunu ise çarpık medya ve bozuk çevre dolduruyor. Gençliğimiz; ideallerden, millî kültürden, sanattan, edep ve ahlaktan uzak bir ortamda, bir kısım medyanın bir virüs gibi şırınga ettiği “kozmopolit, emperyalist ve popüler kültür” ile yetişiyor. Kapitalist ve maddeci sistemlerde, popüler kültürün hâkim olduğu maneviyat yoksunu bir toplumda “insan, insanın kurdu” haline gelmeye başlıyor.

Çocuklarımıza aile, okul ve medyada “bütünleşmiş bir şahsiyet”, “sağlam bir karakter” ve “millî bir kimlik” veremediğimiz için sigara, içki, kumar, uyuşturucu, şehvet girdabında teselli arayan; internet, cep telefonu, marka tiryakisi olmuş; taklit eden, sadece tüketen, kavga eden, sanal ilişkilerle sosyalleşen (!), kişilik sahibi olamayan, sorgulayamayan; milletine, bayrağına düşman, dilsiz ve tarihsiz, toplumsal davası ve yüce bir ülküsü olmayan veya yabancı ideolojilerin esiri, “değerler yozlaşması”na sürüklenmiş, “bencil”, “zevkçi”, “saygısız”, “merhametsiz”, “hoşgörüsüz”, “görgüsüz”, “kibirli”, “sabırsız”, “zayıf karakterli” ve “bunalımlı” bir nesille karşı karşıyayız.

Gayri millî ve ruhsuz eğitim çarkının öğüttüğü; öğretmenine, doktoruna, polisine saldıran; para için anne ve babasını öldüren, kısa yoldan zengin ve şöhret olmak için namus ve onurunu satan, aile kutsallığı zedelenmiş, millî ve manevî değerlerine yabancı, “ahlakî çöküntü” içinde kıvranan bir gençliğin inşa edeceği bir Türkiye`den asla hayır gelmeyecektir.

Geleceğin erdemli ve güçlü Türkiye`sini inşa edebilmek için okullarımızda edep, görgü, dürüstlük, hoşgörü, barış, sabır, kanaat, şükür, fedakârlık, yardımseverlik, şefkat, nezaket, dostluk, vefa, güven, alçakgönüllülük, şeref, cesaret, bağışlama, adalet, hakkaniyet, empati, sevgi ve saygı gibi evrensel ahlakî değerlere dayalı; bilinçli bir okuma ve düşünmeyle “ahlak-dil-tarih şuuru”nu önceleyen bir “milî eğitim anlayışı”nı hâkim kılmak zorundayız.

Hür, güçlü, sağlıklı, medenî, adaletli, erdemli, çalışkan, kültürlü, şuurlu ve şahsiyetli bir millet olabilmek için millî ve evrensel ahlak değerlerine bağlı bir “millî eğitim davası”; bu ülkenin en önemli meselesi olmalıdır.
Çocuklarımızın şahsiyetli, sorumlu, ahlaklı, kültürlü, cesur, çalışkan, üretken ve sosyal olmaları için yalnızca “akıllı tahta”lara değil; akıllı ve bilgece hazırlanmış müfredatlarla “bilge insanlar”ın “gönül aynaları”na ve “aydınlık ufukları”na ihtiyaç vardır.

Millî Eğitimin genel amaçları arasında yer alan “beden, zihin, ahlak, ruh ve duygu bakımlarından dengeli ve sağlıklı şekilde gelişmiş bir kişilik ve karaktere” sahip kişiler yetiştirmek için ülkemizin birçok yerinde uygulanmaya başlanılan “Etik Değerler Eğitimi Projesi” (EDEP)`in; Terme İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü Ar-Ge Birimi öncülüğünde okullarımızda da gönüllü olarak uygulanmasını çok büyük bir eğitim hamlesi olarak görüyorum. Erdemli, sağlıklı ve güçlü bir millet olabilmek için “insan ve kâinat kitabı”nı aşkla okuyarak, “Türkiye`nin maarif davası”na sahip çıkan eğitimcilere selam olsun.