Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Evde kal, sağlıklı kal

Evde kal, sağlıklı kal


Kim derdi, “Bir gün gelecek, ortada bir savaş veya savaş tehlikesi olmaksızın evlerimize kapanacağız. Kırk gün evimizden çıkmayacağız. Hem de polis, jandarma zoruyla değil. Bize 'sağlığınız için evde kalın' diyecekler, biz de itirazsız evlerimize kapanacağız.”
TRT 1'de yayınlanan Seksenler dizisini seyredenler bilir. Orada sakallı bir Basri var. Söze “Bir gün gelecek…” diye başlayarak, geleceğe ait tahminlerde bulunur. Duyanlar, onun söylediklerine inanmaz hatta saçma bulurlar. Bundan dolayı ona 'aklını kaçırmış' anlamında '46'lık Basri' derler. Basri'nin o günlerde söyleyip dudak bükülen tahminleri bugün çoktan gerçekleşmiş yeniliklerdir. 
Ben Seksenler'i seyrederim. Şu anda televizyonlarda ailece seyredilecek 1-2 diziden biridir. Bu salgın dolayısıyla çekim yapılamadığı için birkaç haftadan beri yayınlanmıyor. Yayınlandığı dönemde kaçırdığım bölümler olabilir. 46'lık Basri, benim seyredemediğim o bölümlerde “Bir gün gelecek…” diye başlayıp, acaba yaşamakta olduğumuz korona salgınına da işaret etmiş midir?
Geçen yazımda koronanın sağlığı tehdit etmesine rağmen, bazı faydaları olduğundan söz etmiştim. Mesela bazı erkekler, bu salgın sayesinde evde karıları ve çocukları olduğunu hatırlamışlar. Eşlerinin huyunu suyunu daha yakından öğrenmişler. Hatta onlardan bir tanesi kendi hanımı için, “Bayağı iyi birine benziyor(!)” yorumunda bile bulunmuş. Tabii bu, işin şakası.
Bu korona virüsü, hem hayatımızı hem de dünyaya bakışımızı değiştirdi. 
Daha Türkiye'de koronaya karşı tedbirler alınmaya başlamadan önce BAE'de, “Namazlarınızı evde kılınız. Kimse camilere gelmesin” dendiğinde, “olur mu öyle şey!” babında, bunu İslâm'a saygısı olmayanların yersiz bir uyarısı olarak değerlendirmiştik. İşte görüyorsunuz, 20 Mart'tan bu yana tam beş haftadır Cuma namazları kılınmıyor. Sade cumalar mı, camilere cemaat alınmıyor. Acaba tarihte herhangi bir İslam ülkesinde böyle bir şey olmuş mudur? Bu durum polis zoruyla engellenmiş değil. Herkes bu kararın, insanların sağlığı için alındığına ve gerekli olduğuna inanıyor.
Evde kalan insanımız bu durumdan mizah üretmeyi başarmış. Bir karikatürde koltuğuna oturmuş, çok gezen ev halkına fırça atan yaşlı teyzenin, “Herkes evinde otursun. Çok gezen pabuç eve b.k getirir” sözünü paylaşmışlar. Birisi de konuya yorumuyla katılmış; “Bütün dünya olarak annemin vaktiyle dediklerini yaşıyoruz” diyor.
Fenomen Temel de bir vecize ile konuya girmiş:
“Öyle bir devirdeyiz ki; paranun, imanun, bir de virüsun kimde olduğu belli değildur.”
Korona, yeni atasözleri üretilmesine de vesile olmuş:
*Mart kapıdan, korona camdan baktırır.
*Çok okuyan değil, çok gezen korona olur.
*Koronadan değil, tedbir almamaktan kork.
*Sakla kolonyayı, gelir zamanı.
*Koronayı gelin etmişler, kokusu 14 gün sonra çıkmış.
*Su uyur, korona uyumaz.
Korona üzerine türkülerimiz de var:
“İpektendur kuşağum / Evinde kal uşağum…”
Herkes bir şeyler yapmış, pazarcı geri durur mu? O da bir levhaya mani yazmış ve pırasa tezgahına asmış:
“Allah vermiş pırasa / Hiç yenir mi yarasa!
Zıkkımın kökünü yiyesiceler/ Bak işte çöktü piyasa.”
Dualarımız ise hiç eksik olmadı. Müezzinler her yatsı ezanından sonra minarelerden dua okurken, mübarek gecelerde de cep telefonlarına dualar yağdı. Biz de bir dua ile yazımızı bitirelim:
“Allahım! Mübarek Ramazan ayı geldi. Bu mübarek günler ve geceler hürmetine senden af ve bağışlama diliyoruz. Bütün dünyayı kuşatan bu salgın karşısında bizlere inayetini lütfeyle. Gazabından rızana, azabından affına sığınıyoruz.”
Evde kalın, sağlıcakla kalın.