Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Selim EROĞLU


FARE ve DEĞİRMEN


Hafta sonu Açık Lise sınavlarında görevliydim. Görevimi ifa ederken salonda az sayıda aday kalınca sınav kitapçığına şöyle bir göz attım. Edebiyat ve Dil- Anlatım sorularına baktım. Burada sorulardan birinde ilginç bir atasözüne rastladım. Bunca yıldır atasözlerine ilgi duyarım. Atasözleriyle ilgili her kitaba ve bilgiye ulaşmaya çalışırım. Birinden bir atasözü duysam hemen not ederim. Bunları unutmamak için konuşmalarımda ve yazılarımda kullanırım. Mesela ?yoz mala alaf vermezler? atasözünü ilk defa Yusuf Öz`den duymuştum. O gün bugün hafızamdadır. Her kullandığımda kadim dostum Yusuf Öz`ü hayırla yad ederim.

Soruda rastladığım atasözü ?Değirmende doğan sıçan gök gürültüsünden korkmaz? idi. Söz ilk defa 11 yy. da yayınlanan Divan-ı Lügatit- Türk`te yer almış. Sözün orijinal metni de var. Bir anda içinde fare ve değirmen geçen birçok atasözü aklımdan geçiverdi. Mesela:
-Kedi, Allah rızası için fare tutmaz.
-Değirmen iki taştan, muhabbet iki baştan.
- En akıllısı değirmende yoğurt öğütür.
-Değirmen sele gitmiş, taktakasını arıyor, gibi.

Bu sözü ise ilk defa okudum, açıkçası hiç de duymamıştım. Unutuldu ya da unutturuldu. Hemen hemen aynı anlama gelen ?Demirden korkan trene binmez?, ?Kargadan korkan darı ekmez? atasözlerimizi biliyoruz. Atasözlerimiz kültürümüzün en önemli yapı taşlarıdır. Bu sözlerin en az iki-üç bin yıllık geçmişi vardır. Geçmiş te atalarımızın olaylar karşısında neler düşündüklerini, nasıl tavır takındıklarını, hayatı nasıl yorumladıklarını atasözleriyle anlayabiliriz.

Bunları unutursak, unutturursak kültür halkamızın en önemli bir zinciri kopmuş olur. Geçmişimizle bağ kuramayız. Cesareti, özgüveni, mücadeleyi, bundan daha iyi ifade eden bir söz daha olabilir mi? Hem de binlerce yıl ötelerden.

Ne idi..?

Değirmende doğan sıçan gök gürültüsünden korkmaz. Divan-ı Lügat-i Türk`te aynen böyle geçiyormuş. Bu bakımdan orijinale sadık kalmak babından den de aynen uyuyorum. İnsanoğlu hangi şartlarda doğarsa o şartlarda yaşar, öyle mücadele eder. Savaş şartlarında dünyaya gözünü açan bir çocuğu korkutmaya çalışmak abesle iştigaldir.

Tersini de düşünmek mümkün. El bebek gül bebek büyüyen , hık deyince et, gık deyince süt verilen bir çocuk, hayatın zorlukları karşısında nasıl mukavemet gösterecek? Zorluklar karşısında hemen pes eder, en ufak bir zorlukta geri adım atanlar zafer kazanılabilir mi?

İnsanımızı, içinde bulunduğu şartlara göre yetiştirmek atasözünün bize verdiği mesaj olsa gerek. Atasözlerinden öğreneceğimiz çok şey var.

Sağlıcakla kalın?