Bugün, 28 Mart 2024 Perşembe

Seyfi GÜNAÇTI


Fidan


Fidan, ağacın çocukluk dönemine denir. Gençlik döneminin bir bölümünü de kapsar, denilebilir.

Sözlükte, ?ağaçların en genç durumda olanı, yeni yetişeni? diye tarif edilmiş.

Fidan gençliktir. Fidan güzelliktir. Fidan saflık ve temizliktir.

Genç yaşta şehit olan askerler için de ´fidan´ tabiri kullanılır:

?Üç fidan daha toprağa düştü.?

Yanlış anlaşılmasın. Üç fidan ifadesiyle, bazılarının dillendirdiği anarşistlerden söz etmiyorum. Hani bir dönem banka soyan, adam kaçıran, güvenlik güçleriyle çatışmalarda insanların ölmesine sebep olan Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan´ı kast etmiyorum.

Onlar hakkında 06.07.2011 tarihinde ?Üç fidan(mış!)? başlığı altında bir yazı kaleme almış ve vatandaşa korku salan faaliyetlerini vukuatlarını anlatmaya çalışmıştım. Lakin konuyu iyi anlatamamışım ki, geçmiş ölüm yıldönümünde malum basın onları yine günahsız gösterme gayreti içine girdi.

Onlara övgüler düzenleri anlayamıyorum. Onları masum göstermeye çalışanlar, onların banka soyduğunu, bu soygun sırasında bir bekçiyi öldürdüklerini, adam kaçırdıklarını ve vatandaş üzerinde bir dehşet havası oluşturduklarını bilmiyorlar mı? Biliyorlarsa hâlâ neden bu anarşistler için ´üç fidan´ ifadesini kullanıyorlar? Yoksa bunlar kötü niyetli insanlar mı?!.

Bu kesim onların ölüm yıldönümünde tekrar ağıt yakmaya başlayınca 10.05.2017 tarihinde bir yazı yazma gereği daha duymuş ve yazımı, ?Onlar üç fidansa ben de pamuk prensesim? diye bitirmiştim. Bunlara ´fidan´ denildikçe gerçek fidanlar ne hissediyor; üzülüyorlar mı, kızıyorlar mı, kestiremiyorum.

Neyse. Biz can sıkıcı fidanları(!) bir kenara bırakalım, saflık ve güzellik timsali fidanlarla devam edelim.

Genç, güzel ve alımlı kızlar için ´fidan´ sıfatı kullanılır:

?Fidan gibi kız.?

Fidan, bazılarına isim olmuş, bazılarına soy isim:

Fidan C. Ve Mazhar Fidan.

Fidan içerikli şiirler yazılmış, şarkılar türküler söylenmiş. Hakkı Bulut´un,

?İkimiz bir fidanın,

Güller açan dalıyız? türküsünü sanırım hepiniz dinlemişsinizdir.

Ben İstanbul´a ilk olarak 1967 yazında ayak bastım. Minibüslerle yolculuğu hatırlıyor ve özlüyorum. Aksaray´da, Vatan Caddesi´nde muavinlerin, ?Şabanağa Zeytinburnu, Şabanağa Zeytinburnu!..? nidaları hala kulaklarımdadır.

Bir de minibüslerde çalınan müzik var. O zamanlar dolmuş minibüslerinde çoğunlukla arabesk çalınırdı. O yıllarda, ?Bir fincan kahve olsam, kırk yıl hatırım vardı? türküsünü hemen her dolmuşta duymak mümkündü. Acaba Hakkı Bulut´un ´fidan´lı türküsü de o yıllarda var mıydı?

Fidan, şiirlere de konu olmuştur:

?Fidan dikelim yarına,

Az su verelim, can gelsin canına?? ve

?Ya kazma, ya kürek, ya bel/ Al eline peşimden gel.

Türkiyemiz olmasın çöl/ Gelin bir fidan dikelim.?

Fidan içerikli güzel sözler de vardır:

?Yağmurun toprağa hayat verdiği gibi, duaların da hayat bulacağı bu gecede, dua bahçesinde yeşeren bir fidan olmak dileğiyle? kandiliniz mübarek olsun.?

Bu haftaki yazımda; ilçemizde kaldırımların genişletilmesi, yolların daraltılması ve park imkânlarının azalması konusuna değinecektim. Lakin o konuyu daha sonraya bırakmak durumunda kaldım.

Mübarek Ramazan ayını idrak ettik. Çok şükür, bayrama da ulaştık. Görmediğimiz, görüşemediğimiz bütün okuyucularımın Ramazan Bayramını kutluyorum.