Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

B.Rahmi ÖZEN


FİLİSTİNDE CENNETİNİ ARAMA YAHUDİ

FİLİSTİNDE CENNETİNİ ARAMA YAHUDİ


Filistin toprağına ekilmiş iman ve ruh; nura gark olmuş ışık ve huzuru destanlara bırakan gözyaşı, Netanyahu`nun yerlere serdiği onca bahadırın bağrında bölük bölük inci tanesi gibi öz yaşına dönüşüyor.
Bugün yaralanmış yüreklere sayısız acılar mayalanıyor, Filistin topraklarında.

Dünün bin bir çeşit meyveleri; vah ki her yeni gün acı ama çok acı yemişlere gebeleniyor, o bahtsız topraklarda.
Kan kokusundan hoşlanan Netanyahu ve askerleri, bencil duygularına köle, anadut dişlerine insan eti, susuz dudaklarına kan ve bencilliğini mutlu edecek cennetini arıyor, Filistin`de.

Dişlerine eti, dudaklarına kanı ve işlerine köleyi buluyor, lakin yitik cennetini bulamıyor.
Aradığı cennete giden köprünün insan yüreğinin üstünde kurulduğunun bilincinde değil, o mankurt.

Gazze`nin pırıltısını silip götüren Netanyahu`nun yanında aşkın ve insan yüreğinin toz zerresi kadar değeri yok.
İnsanoğlunu büyük kılan emanetin yükünü taşıma bilinci, Netanyahu`nun kara yüreğinden koparılmış. Varoluşun altında yatan tüm dilber değerler atlası, onun iki dudağı arasına sıkışmış; mazlum bir millet yokluğa mahkûm edilmek isteniyor.

Çıldırık ve sersem bir poyrazdan daha hızlı Yahudi sürüsünün silueti, dağların eteklerinden Gazze`ye doğru korkunç bir santur gibi akıp geliyor. Hepsinin gözlerinde kir, yüreklerinde kin, ellerinde kan var...
Mazlumların üstüne yılan gibi akıp gelirken kurum karasıyla karalanmış niyetleri, aşılmaz bir dağ gibi.

Hedefleri Gazze, öldürecekleri er belirsiz.
Bunlar; Netanyahu`nun yer almaz, göğe sığmaz bencil gazaplarının öncü birlikleri.
Gazzelinin erdem ve sevgisine inat; İsrailli yüreğine kini ve gazabı konuk etmiş.

Şimdi bu topraklar, Yahudiler için yüreğini açığa vurup içini ortaya döktüğü yer.
Getirip sunduğu; yangın, yıkım, kan, kin, nefret ve kara düşünce...

Füzelerle yıkılan evlerin arasından çocuk ağlamalarını yırtarak büyüyen anaların dayanılmaz feryatları…
Geceyi bölen bir çığlık; `Netaryahu`nun askerleri, ülkenin yüreğini yerinden söküyor!` diye feryat ediyor.

Ses, göklerin nice bir derinliğine ulaşsa da, devleşmiş cücelerin sağır kulakları duymuyor, pörsümüş vicdanı sızlamıyor.
Onca anlatıma sığmayan Yahudi hırçınlığı; yakıp yıktıktan ve dahi onca canı yuttuktan sonra mazlumun toprağını sükût içinde bir mezarlığa döndürmek için.

Vicdanı pörsümüş Yahudi askerleri, yürek açlığını canla, dudak hararetini kanla gidermek istiyor. Anaların, babaların, dedelerin, ninelerin ve bebelerin karşısında metal dişleri bilenmiş bir anadut gibi.
Gazeli bir kadın; `Rabbim, bunlar niçin oluyor? Sormam; gücüne gitmesin!` diyor. `Gerçi arza hacet yok, bunlar sana ayandır, ulu Rabbim! Dile de gerek yok, şu suskunluk sana beyandır. Onca susuş, sana kelamdır, Rabbim! Şu anaların dili, sana yürek yangınlarımızın tercümanı; bir figandır!`