Bugün, 16 Nisan 2024 Salı

Selim EROĞLU


FINDIK SADECE FINDIK DEĞİLDİR


İçinde bulunduğumuz zaman diliminde ilçemiz ve insanımız için en önemli hadise hiç şüphesiz fındık mevsiminin olması.

Öyleki bu, literatüre ´´ beşinci mevsim ´´ olarak girmiş durumda. Fındık mevsimi diye bir zaman dilimi var artık. Bu, bir kültür, bir hayat tarzı haline gelmiş aynı zamanda.

Fındık, bütün bölge için olduğu kadar ilçemiz için de bir milat. Yani bir başlangıç. Her şeyin tayin edildiği bir an. Fındıktan önce, fındıktan sonraki tabirler tarihin başlangıcı kadar önemli. Burada her şey fındığa göre ayarlanır.

Bu, sadece ilçede ikamet edenler için değil, ilçeyle şöyle ya da böyle irtibatı olan herkes için geçerli bir hakikattir.

Ağustos ayında İstanbul´daydım. Termeliler´in ve akrabalarımın yoğun olarak yaşadığı Çağlayan´daydım. İnanın Çağlayan´da bile birinci mevzu fındıktı. Kendi çapımda mini bir anket yaptım, vatandaşlar arasında en çok konuşulan fındıktı. Herkesin zihninde fındıkla ilgili bir proje vardı. Projeler yapılıyor, memlekete gelerek uygulama aşamasına geçmesi planlanıyordu.

Fındık, gurbetle sıla arasında köprü vazifesi görüyor. Sıla-i rahmin birinci müsebbibi fındık olmuş. İnanın fındık olmasın gurbetçilerin çoğu memleketin yolunu unutur. Fındığın dışında kimse hiçbir mahsul için memleketine gelmez. Ben, çeltik için, mısır için, çorum için memlekete geleni görmedim.

Fındık zamanı memlekete gitmemek en hafif tabirle ayıp sayılıyor. Yüz kızartıcı bir suçmuş gibi algılanıyor. ´´Bu yıl fındığa gidemeyeceğim gidemedim´´ diyebilmek cesaret istiyor.

Çünkü fındık içinde birçok şeyi barındırıyor. Bir defa eş dost, konu komşu, akrabalar ziyaret ediliyor. Hasret gideriliyor. Hatıralar tazeleniyor. Yeni nesle geçmişle gelecek anlatılıyor. Bir nevi usta çırak ilişkisi tazeleniyor. Diriler kadar ölüler de ziyaret ediliyor. Ziyaretlerde Fatihalar okunuyor, dualar ediliyor.

Bütün bunlar fındığın maddi getirisi olduğundan dolayıdır diyemeyiz. Fındık mahsülünün durumu maddiyatın önüne geçmiş durumda. Araziler bölünmüş. Çoğu üretici çok az oranda fındık yapar olmuş. Tarla sahibi fındıktan elde ettiği geliri zaten yolda izde harcıyor. Aslını sorarsanız maddi olarak kimsenin attığı taş ürküttüğü kurbağaya değmiyor. Yani kar zararı karşılamıyor. Ama olsun, meşakkatli de olsa sitres atılıyor. Pisikolojik rahatlama sağlanıyor. Tansiyon ve şeker normale dönüyor.

İlçemizin bir yıl boyunca nüfus artışının birinci sebebi ne turizm, ne şu, ne bu. Sadece fındık. Fındık olmasaydı biz bu kadar insanı asla bir arada göremezdik.

Sırf fındık toplamak için ülkemizin değişik yerlerinden yüzlerce, binlerce aile gelmiş durumda. Yıllardır gele gide bizi bizden daha iyi tanıyorlar. Bizim Kocaman´da ırmak kenarları ´çadırkent´ haline gelmiş. Buralarda ayrı bir hayat , ayrı bir kültür var. Çadırkentte ve çadırın içinde hayat.

Fındık aynı zamanda farklı kültürlerin kaynaşmasına vesile oluyor. Sivrilikler, aşırılıklar törpüleniyor, ortak bir noktada buluşuluyor. Başka zamanlarda birbirlerine asla selam vermez dediklerimiz, fındık sayesinde dost, arkadaş, komşu, hatta hısım olabiliyorlar.

Fındık zamanı camilerimiz değişik kıyafette , değişik kültürde, değişik inançta insanlarla dolup taşıyor, Hocalarımızın sohbet tarzları bile değişiyor. Çünkü muhatap değişmiş.

Bir hocamız, Cuma günü ´´ aramızda muhacir kardeşlerimiz var, onlara karınca kararınca yardımcı olmak insani ve İslami vazifemiz. Kardeşlerimize yardımdı olmassak yarın kıyamet günü bunun hesabını Cenab-ı Allah bizden sorar´´ diye vaaz veriyordu. Ya tersi olup tahrik etseydi! O zaman vay halimize.

Bu kardeşlik üslubunun da sebebi fındık. Fındık, kardeşliğin , dostluğun, barışın da sebebi.

Fındık işte, zaten para etmiyor deyip geçemeyiz. Fındığı bölgeden alın ne barış kalır ne huzur.

Fındığa sadece ekonomik bir gelir kapısı olarak bakmak en büyük hata olur.

Fındık paradır, geçim kaynağıdır, gelir kapısıdır ama bunların ötesinde bölgemiz ve insanımız için her şeydir.

Fındığımızın kıymetini bilmek tıpkı vatan borcu gibi milli bir vazifedir.