Bugün, 25 Nisan 2024 Perşembe

Selim EROĞLU


FINDIK VE SILA-İ RAHİM

FINDIK VE SILA-İ RAHİM


Fındık mahsulünün bizim insanımız için çok ayrı bir önemi vardır. Bu yönüyle fındık, alelade bir mahsul değildir. Karadeniz`de her şey fındığa göre şekillenir. Zaman, fındığa göre tayin edilir. Düğünler fındığa göre ayarlanır. Düğün ne zaman sorusuna çoğu kere fındıktan sonra cevabı verilir. Cenazelerin bile fındıktan sonra olması için Mevla`ya iltica edilir.

Alacak-verecek, ticari hayat fındığa göre tanzim edilir. Üzerinde en çok konuşulan mahsul fındıktır. Bütün aile meclislerinde, havuz başı sohbetlerinde fındık mevzusu baş tacıdır. Onun tahtını ne çeltik ne mısır ne cılban alabilir. Uzun sürede böyle olacağa benziyor.
Bu bakımdan fındık bir kültürdür. Fındık, etrafında bariz bir kültür oluşturmuş-tur. Yöremiz insanın hayatını fındık yönlendirir.

Kişinin, fındık tarlasının olması önemli değildir. Fındık yetişen bölgede yaşaması, orada bir an nefes alıp-vermesi yeterlidir. Hatta hasbelkader ömrünün bir anında buradan geçmesi bile kafidir. Artık ömür boyu fındık mevzusuna dahil olmuştur. Üreticisi, tüketicisi, kadını-erkeği, genci-yaşlısı, hamalı-patronu, toptancısı-başakçısı… Hasılı yediden yetmişe herkes bu çarka dahildir.
Son yıllarda fındık ile ilgili var olan bir şeyi daha keşfettim. Fındık, insanları doğdukları yere, yani anavatanına bağlayan en önemli unsurdur. Bugün insanımız doğdukları yeri unutmuyorsa fındık sayesindedir. Bütün gurbetçiler, tatillerini fındığa göre ayarlar. Planlarını buna göre yapar. Ölüsünü ve dirisini fındık sayesinde hatırlar. Sıla-i rahim yapar. Böylece en önemli dini vecibeyi yerine getirmiş olur.

Aslında çoğu üreticin attığı taş, ürküttüğü kurbağaya değmez. Çoğu, masrafını bile karşılayamaz. Bunun böyle olduğunu o da bilir. Aslında fındık bahanedir. Asıl olan fındığı bahane ederek, memleketi, anne-babayı, hısım-akrabayı, eşi-dostu ziyaret etmektir. Bu ziyaretler bizim insanımıza ayrı bir huzur ve mutluluk verir. Bununla deşarj olur. Bununla tedavi olur. İnsanımızda şeker, tansiyon gibi çağımız hastalıkları olmuyorsa inanın fındık sayesindedir.

Fındık gurbetle sıla arasında bir köprüdür. İnsanımızın atadan kalma bir ocak fındığı bile olsa onu satmaya kıyamaz. Çünkü o alelade bir toprak parçası değildir. O bir avuç toprak, onun kimliğidir, onun gönül bağıdır.

Toprak, bilhassa fındık toprağı sahibine şöyle seslenir:

“Satma beni, satma beni, satarsan beni, mahvederim seni!”

Bizim insanımız mahvolmaktan korkar. Fındıklığını satan, belki ekonomik refaha kavuşur ama çoğu kere gönül huzuru bulamaz. Çoğu zaman, fındık ekonomik bir ürün olmaktan öte stratejik bir ürün diyorlar ya, elhak doğrudur.

Fındık ekonomik değil, stratejik bir üründür. Kıymetini bilelim!