Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Yılmaz İMANLIK


GARİP BİR BACA MESELESİ


Doğal gaza kavuşacağımız günler yaklaşmıştı. Yavaş yavaş bizim mahallemizdeki sokakları da köstebek yuvasına çeviriyordu homurtulu iş makineleri.
Doğal gaz evlere verilmeden önce evimizi mantolama yaptırmamız gerekiyordu. Bunun için üst kattaki komşum bir araştırma yaparak bir şirketle anlaştı. Alt katın sahibi Süleyman amcayı-mızmız ihtiyarı- da bir şekilde razı ettik.
Birkaç hafta içinde evimiz mantosunu giydi. Artık üşümezdi. O üşümediği için biz de üşümeyecektik. Kahve ile kiremit rengini de bizim hanımlar seçmişti. Evimiz artık yeni elbisesiyle daha şık görünüyordu.
Ustalar işlerini bitirince kurdukları tezgâhları topladılar. Tabi ki gündüz okulda olduğum için onların yanında pek duramadım.
Aradan üç gün geçti. Fakat o da ne! Mutfak tarafındaki duvara baktığımda aspiratör bacasının olmadığını fark ettim. Bir üst kata baktım, oradaki duruyordu. Acaba ben mi yanlış hatırlıyordum, bizim bacada delik yok muydu? Ama yanılıyor olamazdım. Eşim oradaki kuş yuvalarından şikayet ederdi hep.
Bu durumu üst kattaki komşuma sordum. Çünkü o, ustalar çalışırken genelde yanlarındaydı.
-Yahu komşu ustalar senin bacayı yaparken bizim bacayı görmedin mi? dedim.
-Ustalara sordum, orada baca deliği olmadığını söylediler, dedi.
Allah Allah! Kapanmış mıydı bu delik? Kapandıysa hangi aralık kapanmıştı? Ben neden görmemiştim?
Şirket sahibi Çetin abiye durumu anlattım. O da ustaları teker teker çağırdığını ve hiçbirinin orada baca deliğine rastlamadığını söyledi.
Ben mi yanılıyordum şimdi?
Kimin yanıldığından daha önemlisi ortada bir sorun vardı ve bu sorununun bir an önce çözülmesi gerekiyordu. Çetin abi yine de bir bakarız, yapılacak bir şey varsa yaparız, dedi.
Şimdi asıl sıkıntı tezgahın olmamasıydı. Baca deliği yeniden nasıl açılacaktı? En yakın ihtimal komşunun balkonundan uzanıp açmaya çalışacaklardı. Bu durumda komşuyla da konuyu konuşmam gerekecekti.
Ertesi gün Çetin abi yanına bir usta alarak geldi. Olacak ya o anda üstteki komşum, kaplama yapılmadan önce evin fotoğrafını çektiğini ve o fotoğrafta baca deliğinin göründüğünü söyledi. Hemen fotoğrafı tablete yükleyip baktım. Evet, işte oradaydı bizim koskoca delik. Yamuk bir ağız gibi bana sırıtıyordu. Ben de ona sırıttım.
Hemen Çetin abiye gösterdim.
-Kanıt ha! dedi.
Sadece gülümsedim. Ama acayip rahatlamıştım. Demek ki yanılmamıştım. Delik karşımdaydı işte.
Evet, karar verdiler komşunun balkonundan beri baca deliği açılacaktı. Bunun için komşunun evde olduğu ve havanın açık olduğu uygun bir zaman gerekliydi.
Ama o uygun zamanı bir türlü yakalayamıyorduk.Ya hava şartları uygun olmuyor, olsa bile komşu evde olmuyordu. Komşum şehir dışında çalıştığı için akşam eve geç saatte geliyordu. Hafta sonları da başka işlerimiz çıkıyordu.
Günler geçti. Baca deliği açılıp gökyüzüne tebessüm etmeyi bekledi ama bir türlü olmuyordu. Yağmurlar başladı. Bu sefer bizim delik yağmur damlalarıyla birlikte ağladı özgürlüğüne kavuşamadığı için. Hani önemsiz gibi görünse de bu durum canımı iyice sıkıyordu. Bir yandan da Çetin abi ödeme yapmamı istiyordu. İyi de iş bitmiş sayılmazdı ki?
Havanın iyi olduğu bir cumartesi günü fırsatı değerlendirip bacamızı özgürlüğüne kavuşturduk.
Tuhaf olan şuydu: Burada çalışan bütün ustalar duvarda baca deliği görmediğini iddia ediyordu. Hani farkına varmadan kapatmışız deseler bu kadar canım sıkılmayacaktı.