Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Selim EROĞLU


GEÇMİŞ BAYRAM OLUR Kİ…

GEÇMİŞ BAYRAM OLUR Kİ…


Öğretmenliğe başladığımın ilk yıllarıydı. Mesleğimde tecrübesiz ama daha idealist olduğum zamanlardı. İşin maddi tarafını pek önemsemiyordum.

Okulun lojmanında Maraşlı Tarih Öğretmeni, çok sevdiğim, halen daha ilk günkü gibi görüştüğüm Kemal Pekmez’le birlikte kalıyorduk. Onun da aile yapısı ve kaderi tıpkı bana benziyordu. İyi bir ikili olmuştuk. Bütün okulda ve ilçede tanınır hale gelmiştik. İki genç ve idealist öğretmenlerdik. Adeta Edebiyat ve Tarih koaliasyonu kurmuştuk.

Bugünkü gibi mübarek Ramazan geldi geçti, Bayram çattı. Ne de olsa Ramazan’ın sonu bayramdı.

Zannedersem bayram hafta sonuna denk gelmişti. Bir iki gün daha ilave edildi. Anlayacağınız dokuz günlük tatil olmadı. Oturup kendi aramızda durum değerlendirmesi yaptık. Üç günlük zaman için memleketlere gitmeye değmez kanaatine vardık. Görev yaptığımız yer Isparta. Birimiz Maraşlı, birimiz Samsunlu. İki günümüz yolda geçecek, gidip gelmeye değmez diye düşündük.

Memleketi yakın olan, evli olsun, bekar olsun, öğretmen arkadaşlar bayrama gitmişlerdi.

Bayram sabahı erkenden kalktık. Maddi ve manevi gerekli hazırlıklarımızı yaptık. Doğruca Ulu Camii’nin yolunu tuttuk. Huşu ile hocanın verdiği bayram vaazını dinledik. Bayramlaşmanın, büyüklere saygının, küçüklere sevginin, yardımlaşmanın, dayanışmanın, sadaka vermenin, konu komşu hakkının, akrabaları ziyaretin, sıla-i rahmin önemini teberrüken bir kez daha dinlemiş olduk.

Akabinde imama uyarak iki rekat, dokuz tekbir vitir bayram namazımızı kıldık. Hoca, tekbirler eşliğinde hutbe irat etti. Namaz bitiminde gerek cami içinde, gerek cami dışında bayramlaşma merasimi oldu. Biz de olabildiğince cemaatle bayramlaşmaya gayret sarf ettik.

Bayramlaşma merasiminden sonra yavaş yavaş herkes haklı olarak evlerine çekildi. Koskoca Gönen meydanında ikimiz kalmıştık. Bir an ne yapacağımıza karar veremedik. Üzerimize anlatılmaz bir hüzün çöktü. Ziyaretine gideceğimiz kimse ve ziyaretimize gelebilecek kimse de yoktu.

Çaresiz iki gözlü lojmanımıza avdet ettik. Şimdiki gibi cep telefonu olmadığından memleketle anlık haberleşme imkanı yoktu. Fakir soframızda kendimize kahvaltı hazırladık. Uzun uzun dertleştik. Demek ki dedik , gurbette bayram dedikleri bu olsa gerek. Gurbette bayramın ne demek olduğunu aynel yakin yaşadık. Bundan sonraki hayatımızda ne pahasına olursa olsun bir daha gurbette bayram geçirmemeye ahddettik.

O günden sonra da gurbette hiç bayram geçirmedim.

Ne zaman bayram gelse gurbette geçirdiğim o günler gelir aklıma. Gurbette bayram geçirmenin ne demek olduğunu benden daha iyi bilen olamaz, gibi bir iddianın sahibi değilim. Şüphesiz daha zor şartlarda bayramı geçirenler vardır. En azından onları o zamandan beri daha iyi anladığımı söyleyebilirim. Bizim yaşadıklarımız ne ki…

Ne var ki, insan bayram değince duygulanmadan edemiyor.

Geçmiş bayram olur ki, hayali cihan değer.

Şimdilerde ikimiz de memleketlerimizdeyiz. Kemal Hoca Maraş’ta, bense Samsun’da.

Sevdiklerimizle yine doya doya bayram yapamıyoruz. Çünkü sevdiklerimiz birer birer terk-i dünya eylediler.

Hayatta olsalardı da biz yine gurbet ellerde bayram yapsaydık…

İşte böyle.

Sevdiklerinizle birlikte daha nice bayramlar diliyorum.