Bugün, 24 Nisan 2024 Çarşamba

Zeki ORDU


Gerçek Fakir Kimdir?

Gerçek Fakir Kimdir?


Yer Terme.

Yıl 2014’e yakın zamanlar…
“Gel” dedi bir arkadaşım. “Gel seni bir yere götüreyim.”

Yürüdük. Bir evin kapısından içeri girdik. İlk açtığımız oda bomboştu. Yer beton. Diğer oda ise kilitli orası kullanılmayacakmış. Hava soğuk. Oda dedikse 10 metrekare kadar falan. Evde devamlı kalan nüfus dört kişi.

Evdekilerden birisi anne. Diğerleri okula giden üç çocuk. Üçüncü odacık derme çatma eşyalarla dolu. Soba için baca yok. Yani soğuk.
Soruyor arkadaşım: “ Burada mı yatıyorsunuz” diye. Cevap gelmiyor. Hani “Görmüyor musun der gibi.”  “İhtiyacın var mı diyor arkadaşım.” “Yok diyor orta yaşlı kadın. “ Hani bir an evvel işimiz bitip oradan çıkmak istiyorum. Hala sobalı bir odaya gidemedik. Dedik ya oda dediğin de 10 metrekare falan. Sıra geliyor mutfak olarak kullanılan yere. Mutfak dedikse büyüklüğü diğerleri kadar da yok. Yerde yatak serili. Ev nüfusunu dört kişi olduğunu düşündüğümde tüylerim ürperiyor. Hiç suçu yokken kendi çocuklarıma kızıyorum.

Kendi çocuklarıma kızıyorum çünkü böyle şartlar altında değil yaşamak varlığından bile haberleri yok. “Acımak ne, zor durumda olmak nasıl bir şey olmalı diye geçiyor” içimden.   Birkaç kap kacak. Yerde serili yatak mukallidi bir takım şeyler
“Bir şeye ihtiyacınız var mı” diyor beni götüren arkadaş yine. Ben izahı mümkün olmayan halden hale giriyorum. Evin içindeki soğuğa rağmen vücudum ısınıyor utancımdan. Ağlamak istiyorum ama demek duygularım körelmiş. Bir an yer değiştiriyorum içimden.  Bir saat, beş saat, on saat ve bilemedin 24 saat. Ne kadar durabilir insan. İnsan yani iki ayaklı konuşan canlı. Tıpkı gittiğimiz evdekiler gibi.

Şu biyoloji ne aptal şey diyorum bir fenci olarak. Gittiğimiz yerdekilerle aynı canlı türündeniz. Hücrelerimiz aynı. Duyu organlarımız aynı. Sistemlerimiz aynı. Peki ya yattığımız yer?
Yatacak yerimiz var şükür.

Sahi var mı?
Neyse küçücük mutfakta sıcaklık hissi geliyor. İdareli yakmak lazım. Zaten bizden de bir şey istemiyor. Belki kimseye külfet olmayayım diye. Aklıma “devlet” geliyor. “Hah!” diyorum. Şimdi bir şeyler olur belki. Haberdar etmek lazım. “Bu fakir değilse kim peki” diyorum içimden.

Biz mi?
Niye fakir olalım?

Sonra gaiplerden bir şeyler geliyor aklıma. Diyor ki o ses:
“Sen ey Zeki! Dünyada yatacak yerin var, yiyecek eşyan var. Fakir değilsin yani. Peki sende insaf var mı?”

Yutkunuyorum. Öyle ya fakir olmak için malının olmaması mı gerekiyor sadece. İnsaf, izan, vicdan noksanlığı fakirlik değil mi?
Utanıyorum…