Bugün, 29 Mart 2024 Cuma

Seyfi GÜNAÇTI


Gerede-İstanbul Hattı


Gezinin Ankara ayağı bitmiş, Gerede yakınlarında Köroğlu Park´da yemek için mola vermiştik.

Lâkin hemen otobüsten inmedik. Yöneticilerimiz fiyat konusunda bir ön görüşme yapacaklardı. Görüşme olumlu sonuç verdi ve lokantaya girdik. Çorba, sulu yemek (köfte, musakka, etli patates?) ve pilav üzerinde anlaşmaya varılmıştı. Farklı bir yemek isteyen olursa farkını ödeyecekti.

Aslına bakılırsa bu yemek bir insan için yeterliydi. Peygamber Efendimiz, ?İnsana, kendisini ayakta tutacak birkaç lokma yeter? buyurmamış mı? Ve de ?Hiçbir kimse midesinden daha tehlikeli bir kap doldurmamıştır? dememiş mi? (İbni Mace, Et´ima: 50).

Üç tabak yemek neyine yetmiyor?


Böyle söyledim diye yanlış anlaşılmasın. Durumdan şikâyet eden kimseyi görmedim.


İkindi namazını da Avşar Köyü Çaydurt Mevkisinde kıldıktan sonra 17.20´de İstanbul´a doğru tekrar yola çıktık.

Akşam namazı için Düzce yakınlarında mola verdik. Lâkin tesisin levhasında ´Bolu Türk Mutfağı´ yazıyor. Bir görevliye buranın neresi olduğunu sorduk, ?Düzce? dedi. Düzce´ye daha hayli yolumuz olduğunu biliyordum. ?Tamam, burası Düzce´ye bağlı olabilir. Ancak ben buranın köy veya mevki olarak adını soruyorum? deyince ?Buraya Üçköprü Köyü derler? dedi. Böylece sorun halledilmiş oldu.

18.07´de geldiğimiz tesislerden 18.32´de ayrıldık.


Bu saatleri niye yazıyorum?


Geziye katılıp da benim notlar aldığımı bilen arkadaşlar, ?Madem köşe yazında saatleri yazmayacaktın, niye devamlı not alıyordun?? diye sitem ederler endişesiyle yazıyorum!


21.05´de Fatih Sultan Mehmet Köprüsü´nden geçtikten sonra 21.25´de Esenler´deki otelimize geldik. Otelin adı, Hotel Golden Way. Otel kelimesinin aslı İngilizce Hotel´dan gelmiş olsa da artık dilimize yerleşmiş. Onu yabancı saymıyorum, tamam da diğer iki kelime neden yabancı? Bunu otel çalışanlarına sorsam doyurucu bir cevap alamayacağımı biliyorum. Sahibi de herhalde ?reklâm için? diyecek, ?Ekonomik kaygılarla?? diyecektir. Neyse biz onun adına konuşmayalım.


Otel odaları 2 kişilik. 3 kişilik olanları da varmış. Herkese bir oda arkadaşı seçmesi söylendi. Aynı okuldan geziye katıldığımız Aydın Bakal haliyle eşiyle kalacaktı. Benim nasibime kim düşecek diye bakınırken, Ticaret Meslek Lisesi Müdür Yardımcısı Seyfi Halıcı´nın ?Ben Seyfi Hocamla kalabilirim? dediğini duydum. Bu ses beni rahatlattı.

Otobüstekilerin hepsi meslektaşımızdı ama yarısı ilk defa gördüğüm öğretmenlerdi. Hiç tanışmadığın, konuşmadığın birisiyle aynı odayı paylaşmak mı daha kolaydır, yoksa tanıdığın birisiyle mi kalmayı tercih edersin?


Anahtarlarımızı alıp odamıza çıktık. Artık akşam yemeği yoktu. Ancak isteyen otelin lokantasından faydalanabilir veya dışarı çıkıp rızkını arayabilirdi. Ben bunlardan herhangi birine gerek duymadım. Odamızda televizyon vardı. TRT Spor´un proğramını bir süre seyrettim.


Ertesi gün öğrendik ki bir gurup öğretmen iki taksi çağırmışlar ve Taksim´e gitmişler, İstiklâl Caddesi´nde yürümüşler. Bize haber vermediler. Belki ben de katılabilirdim. Bunun ceremesinin ne olacağını otobüste hemen benim arka koltukta oturan Fatih Kınalı´ya söyledim!


Sabahleyin kahvaltımızı otelde yaptıktan sonra otobüsümüze bindik ve Boğaziçi tekne turu için Eminönü rıhtımına gittik. Gezinin bu bölümünde İlçe Milli Eğitim Müdürümüz Özer Ersoy da kafileye katıldı.


1 saat 50 dakika süren boğaz turu son derece verimli ve eğlenceli geçti. Yunus Tur 3 Teknesi ile çıktığımız gezide konusunun uzmanı bir rehberimiz var; Tatvanlı Yunus Kuriş. Yunus Bey, Doğu insanı şivesiyle boğazı bize elinden geldiğince tanıtmaya çalışıyor. İfadelerinden, onun milli ve manevî değerlere bağlı bir yapıda olduğunu gözlemliyorum.


Eminönü´nden hareketle önce boğazın batı yakasını turluyoruz. Dolmabahçe Sarayını, eski Dolmabahçe stadının yerine yapılan BJK´ın stadı Vodafone Arena´yı, Ortaköy Camisini ve sıra sıra dizilmiş pek çok yalıyı görüyoruz.

Rehberimiz Yunus Bey, imkanlar ölçüsünde her birini bize yeterince tanıtabilmek için azamî gayret sarf ediyor. Tekne hareket halinde olduğundan bir cami veya bir yalıyı anlatmak için onun hizasında kaldığımız süre yeterli olmuyor.

Geçen sene yılbaşına yakın, bir katliamın ve dehşetin yaşandığı Reina´nın yıkıntılarını da görebiliyoruz.