Bugün, 26 Nisan 2024 Cuma

Zeki ORDU


GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI?

GİTMEK Mİ ZOR, KALMAK MI?


Yolculuk ayrılık mıdır, kavuşmak mı?
Yolculuk bir yerlerden ayrılıp, bir yerle kavuşmaktır.

Yolculuk bir yerden kaçıp, bir yere sığınmaktır.
Yolculuk bir yerden koparılıp, bir yerlere hapsedilmektir.
Yolculuk hüzün ile neşeyi, umut ile çaresizliği aynı anda üzerinde taşıyandır belki…

Sadece mekân değiştirmek midir? Bir yerden bir yere varmanın adımıdır yolculuk?
Belki kendinden kaçmak, belki de kendine kavuşmaktır…

Kışı bahara, yazı kışa çevirmektir bazen…
Nefsinden kaçmak, ruhuna varmaktır belki…

Varlığa kucak açmak, yoklukta var olmaktır.
Senden sana kavuşmaktır kim bilir...

Bir el sallamayla başlar yolculuklar dünya mekânında. İçe akan gözyaşlarını zoraki gülümsemeler ile bastırarak.
`Kurtulacaksın` tesellilerine iki taraf inanmayacaktır. `Her şey daha güzel olacak` sözleri sadece bir temennidir. Ve bazen `her şey daha güzel` olur gerçekten…
Ya bazen?

Sonra içinde bulunduğun taşıtın ağır hareketi ile akıp giden eşyalar kalır geriye. Hayalle ile birlikte.
Kalanlar gittikçe hem uzaklaşır, hem küçülür. Daha sonra bir solgun görüntü haline gelir ve gözden kaybolur her şey.

Zaman ilerledikçe ne kadar tanıdık şey varsa azalır zamanla. Yanından geçerken bildiğin halde var olan ağaçlar bile tanıdıkken epey zaman ve onlarda silinir görüş mesafenden. Sen senle ve hallerinle kalırsın artık.
Öce şehrin canlanır gözünde, sonra mahalle, sokak…

Her gün önünden geçtiğin çeşmeyi hatırlarsın. Tabelası bilmem kaç kere değişmiş mağaza canlanır hayalinde. İşyeri, kahveler, çay ocakları, okul vs…
Sonra kapını iyi hatırladığın evin, odan ve yatağın…

Hani o yorulunca veya üzülünce sığınağın olan yatağın. Seninle birlikte çok şey bilen eşya. Seni dinleyen ve dinlendiren… Ve koruyucu vazifeli yorgan… Hepsi canlanır hayalinde. Vakit geçmekte araba mesafeleri kat etmektedir. Ve sen artık tanıdığın bir şeye rastlamamaktasındır.
Bütün hatıralar içinde yastığı düşünmez kimse. Hani o sessiz sessiz ağladığında gözyaşı damlalarının döküldüğü yastık. Ve zamanla sizin deterjandan olduğunu düşündüğünüz ve aslında göz yaşlarınız yüzünden solmuş yerleri olan yastık. İşte o… Onu hayal etmezsiniz nedense…
Ve yollar tükenir, zamanlar da… Her şey “ Firmamızı seçtiğiniz için teşekkür ederiz” nidasıyla son bulur.

“ İlleri var bizim ile benzemez..”
İçinizde tarif edemediğiniz şeyler. Yutkunmanız sevinç mi, hüzün mü hiç belli değil. Burası, burası ha… Şimdi yaşanacak olan yer ve `her şeyin daha güzel olacak` temennisi ile başlayan seyahat…
Öyle demek ki…
...
Şaşkınlık ve merak korkunun ötesindedir. Ve gün biter. Siz bir haneye girersiniz. Misafir gibi. Bildiğiniz kapı değil. Odalar da başka. Sana ayrılan oda da… Dinleneceğiniz yatak orada ama sizi davet etmez. Zaten gidesiniz de yoktur. Yorganın sizi saracağından şüpheniz vardır zaten. Yastık mı? Ah! O benim derdimi dinler mi, o gözyaşlarımı kabul eder mi?

Su orada da bileşiktir. Ekmeğin ham maddesi aynı, simidin susamı aynı… Ama ne ekmeğin lezzeti aynı, ne susamda aynı tat var. Ve ne de su söndürür içerdeki yangını…
Ah gurbet…
Yastığımı istiyorum. Onu şimdi daha çok özledim…