Bugün, 16 Nisan 2024 Salı

Nazmi KILIÇ


GÖKKUŞAĞI

Dünyanın bütün renkleri bir gün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli, en özel olduğunu tartışmaya başlamışlar. Yeşil demiş ki: ?Elbette en önemli renk benim.


Dünyanın bütün renkleri bir gün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli, en özel olduğunu tartışmaya başlamışlar. Yeşil demiş ki:
?Elbette en önemli renk benim. Ben hayatın ve umudun rengiyim. Çimenler, ağaçlar, yapraklar için seçilmişim. Şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı! Mavi hemen atılmış:
?Sen sadece yeryüzünün rengisin, ya ben? Ben hem gökyüzünün hem de denizin rengiyim. Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir ve huzur olmadan siz hiçbir işe yaramazsınız.? Sarı söz almış:
?Siz dalga mı geçiyorsunuz? Ben bütün dünyaya sıcaklık veren güneşin rengiyim. Ben olmazsam soğuktan donarsınız hepiniz? Turuncu onun sözünü kesmiş:
?Ya ben? Ben sağlık ve direncin rengiyim. İnsan yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde bulunur. Portakal, havucu düşünün. Ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güle rengini veren de benim unutmayın? Kırmızı daha fazla dayanamamış:
?Ben hepinizden üstünüm! Ben kan rengiyim! Kan olmadan hayat olur mu? Ben tehlike ve cesaretin rengiyim! Savaşın ve ateşin rengiyim! Aşkın ve tutkunun rengiyim! Bensiz bu dünya bomboş olurdu!? Mor ayağa kalkmış:
?Hepinizden üstün benim. Ben asalet ve gücün rengiyim. Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir. Ben otorite ve bilgeliğin rengiyim, insanlar beni sorgulayamaz. Dinler ve itaat ederler.? Ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar. Her biri diğerini itip kakıyor , ?En büyük benim? diyormuş.
Derken bir anda şimşekler çakmış ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış. Bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış, korkuyla birbirlerine sarılmışlar ve yağmurun sesi duyulmuş.
?Sizi aptal renkler. Bu kavganızın anlamı ne? Bu üstünlük çabanız neden? Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz. Şimdi el ele tutuşun ve bana gelin.?
Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar. El ele tutuşup birlikte gökyüzüne havalanmışlar ve yay şeklini almışlar. Yağmur onlara; ?Bundan böyle?? demiş.
?Her yağmur yağdığında siz birleşip bir renk cümbüşü halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar, güç bulacaklar. İnsanlara ayrınlar için umut olacaksınız. Gökyüzünü bir kuşak gibi saracaksınız ve size Gökkuşağı diyecekler. Anlaştık mı??Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından gökyüzünde Gökkuşağı belirir.
Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız ve hepimiz birbirimizden özeliz. Bu farklılıkları üstünlük olarak görme gafletinde bulunmamak gerekir. Has bel kader bir yönümüz diğerine göre daha gelişmiş olabilir. Bunu kendimizin farklı olduğumuzu ima etmemiz bile insanların farklılığını kabul etmemek anlamına gelir.
Gökkuşağındaki renklerin ahengi gibi insanların da ahengi hayatlarını kolaylaştırır. Bunu yapmak yerine kendini farklı görerek grubun dışına çıkan insanların egoizme yenildiğini kabul etmek gerekir. Bu bir nefis mücadelesidir. Bu mücadeleden galip ayrılan insanlar çevreleriyle etkileşim içindedirler.
En küçük topluluk birimi aileden en büyük topluluk milletlerin fertleri arasındaki uyum tıpkı gökkuşağındaki renklere benzer. Milletleri oluşturan kollardan birisi kendini farklı gördüğü anda tatsızlıklar başlar. Hele bunu kullanmayı görev sayan, durumdan vazife çıkarmaya uğraşan belalılarınız varsa işiniz zor demektir.
Bunu belirterek etrafımızla uyum içinde yaşmalıyız. Bir olup, birlikte yaşamalıyız.