Bugün, 27 Nisan 2024 Cumartesi

Mehmet TÜRKAN


GÖNLÜM KIRILIP KENARA DÜŞTÜ

GÖNLÜM KIRILIP KENARA DÜŞTÜ


“Yine zevrâk-ı derûnum kırılıp kenâre düştü
Dayanır mı şîşedir bu reh-i sengsâre düştü” (Şeyh Galip)

“Yine gönlümün kayığı kıyıya vurup parçalandı. Bu gönül sırçadandır, taşlık yere düştü, dayanır mı?” 
Zevrâk kayık anlamına gelir aynı zamanda pul şişeden yapılmış üzeri örtülü küçük zem zem şişesi demektir. Şişe taşa vurulunca kırılıp parçaları bir kenara düşer. Beyitte zevrâk,  kayık ve şişe anlamlarında tevriyeli bir anlatım vardır. Yani iki anlama gelecek şekilde kullanılmıştır.  Bu anlatımda verilen düşünce derun iç yani gönüldür. Şair bu beyitte anlatılmak istenen temelde gönlün ayrılık acısına düşüp üzülmesi, parçalanması ve kırılması demektir.

Birinci mısra`da gönül gemiye kayığa benzetilmesi bir başka açıdan aşkın enginlerde dolaşmasından dolayı aşk ummanının bin bir türlü fırtınasına dayanamayıp kırılıp kıyıya düşmesidir. İkinci mısra`da ise gönül taşlarla dolu bir yolda yere düşen sırçaya, çabuk kırılan cama benzetiliyor. Dolayısıyla bu taşlı yollar aşkın ızdırap dolu çileli yollarıdır.

Tasavvufi anlamda gönlün sağlam ve bütün olması gerekir. Gönlün kırılıp parçalanması kesrete düşmek vahdetten uzaklaşmak; Reh-i sengsâr (taşlı yol) sözü ile de dünya ve dünya ilişkileri anlatılmıştır.
Bu beyiti birçok anlamda açıklayabiliriz. Aşka düçâr olmuş gönül kırılgandır, aşkın yolları da bin bir türlü engellerle dolu taşlı yollardır. Bu taşlı yollarda kırılgan bir kalp ile yürümek kolay değildir.  Bu aşkı da iki anlamda anlatabiliriz. Birincisi mecazi aşk dediğimiz dünya ile ilgili aşklardır. İkincisi ise gerçek aşk dediğimiz ilahi aşktır. Şeyh Galip bir mutasavvıf olduğuna göre bu aşk gerçek aşk, sevgili de Allah`tır. Dolayısıyla Allah`a ulaşmak o kadar kolay değildir. Bazen bu çileli yolda bir cam şişe gibi kırılmak; bir kıyığın alabora olup kıyığa vurması gibi ızdıraplı yokuşlar vardır. Gönül bazen vahdete ulaşmış ve huşu içinde, bazen de kesrete düşmüş sıkıntı içinde olabilir.
Yunus`un bir beytinde dediği gibi:
“Hak bir gönül verdi bana, ha demeden hayran olur. 

Bir dem gelir şadî olur bir gelir giryân olur.”
Yani Yunus diyor ki: “Mevlâm bana bir gönül, bir yürek verdi, bir bakarsın aşkın hayranlığı ile kendinden geçer, bir bakarsın ağlar, sızlar perişan olur, bir bakarsın güler oynar şâdân olur, neşeli olur.” diyor.
Evet, gönül kırılgandır, o bir sırça saraydır. Onu her zaman aynı yerde tutmak çok zordur. Bir cam şişeyi, sırçadan yapılmış bir nesneyi kırmak ne kadar kolay ise, gönlü kırmak o kadar kolay olur. Kırılan bir çamı bir sırça nesneyi tamir etmek ne kadar zor ise kırılan gönlü tamir etmek de o kadar zordur.

Gönül kıranlara, o sırça sarayı parçalayanlara sözümüzdür. Gönül kıranın gönlü elbet bir gün kırılır. Ev yıkanın elbet bir gün evi yıkılır. Başkasının kapısını çalanların elbet bir gün kapısı çalınır. Unutmayın her şeyi tamir etmek mümkündür ama kırılıp kenara düşmüş, alabora edilmiş bir yüreği tamir etmek mümkün değildir. Ne kadar tamir ettiğinizi düşünseniz de elbet bir iz bırakacaktır. Kırılan mahzun bir yüreğin âhı da asla yerde kalmaz.